ABD işgali, susan Rusya ve Esad
"Suriye bölgesinde görev yapan bir kişi şunları söyledi: Daha önce Suriye'den kaçıp Türkiye'ye gelenler sade Suriyelilerdi. (Bu da yalan, onlar için de zamanında benzer şeyler söyledi) İdlib'den gelecek olanların tamamı eli kanlı olan insanlar. Terör örgütü üyeleri."
Bombalardan kaçan insanları böyle acımasızca değerlendiren Kılıçdaroğlu'nun, geride kalan 2 milyon insanı da "terörist" ilan edeceği çok açık. Yani anlayacağınız, İdlib'de HTŞ denilen terör örgütünü destekleyen 3 milyon terörist var(!). Esad da aynen böyle düşündüğü için sivilterörist ayrımı yapmadan İdlib'i bombalıyor.
Burada ilginç olan Rusya'nın da aynı şeyleri düşünüyor olması. Oysa ABD'nin sıkıştırdığı ve yalnızlaştığı bir zamanda NATO üyesi Türkiye'nin desteğini alan, dahası S-400'ü alarak riske giren, nükleer enerji ve Türk Akımı projelerinde ortak olan Türkiye'ye karşı Rusya'nın çok daha dikkatli davranması gerekiyordu.
Elbette aynı dikkati Türkiye de Rusya'ya göstermeli. Çünkü iki ülkenin de bu stratejik işbirliğinden çıkarı var.
Peki, neden Rusya, bu gerçeği bile bile Türkiye'yi göçle tehdit edip, İdlib'de zora sokuyor?
Tezleri şu; Türkiye İdlib'de HTŞ terör örgütünü engelleyemedi.
Oysa şu gerçeği herkes biliyor, İdlib Suriye'deki bütün muhalif güçlerin sürülerek toplandığı bir yer. Çok sayıda terör örgütü olduğu gibi çok sayıda ılımlı muhalif grup da var. Türkiye, HTŞ'yi yalnızlaştırmaya, ılımlıları çoğaltmaya çalışırken rejim ve Rusya hiç rahat durmadı ve sürekli halkı bombalayarak ılımlı muhalifleri de radikallerin cephesine itti. Buna HTŞ ve El Kadie eksenli terör örgütlerine Birleşik Arap Emirlikleri ve Sudilerin desteğini de ekleyin. Tablo bilinçli bir biçimde içinden çıkılmaz hale getirildi. Rusya bunu bilmiyor olamaz. Türkiye zamana yayarak ve siyasi süreçle buluşturarak sorunu aşmak istedi. Asıl mesele de İdlib'de yaşayan 3 milyonu aşkın insanın varlığı ve bunların siyasi sürece dahil edilme çabası. Ne yazık ki Rusya ve Esad bunu istemiyor. Onlar daha çok, halksız bir Suriye ve aynı zamanda muhalefeti temsil eden Türkiye'nin masaya eli zayıf oturmasını istiyor.
Eğer böyle olmasaydı -daha öncede yazdım- Suriye'nin toprak bütünlüğünü ve terör konusunu önceleyerek İdlib'i bombalayan Rusya ve Esad rejimi, İdlib gibi ülkenin önemli bir bölümünü işgal eden ABD ve destek verdiği YPG'nin hakim olduğu bölgeyi de bombalardı. Ama onlar, ABD ve YPG'nin hakimi olduğu ve petrol yataklarının bulunduğu Deyrizor veya Rakka'yı değil de 3 milyonu aşkın sivilin yaşadığı İdlib'i hem de sivil-terörist ayrımı yapmadan bombalıyor.
Daha vahimi, Türkiye, gözlem kuleleri ve özel çabalarla İdlib'i sisteme entegre etmeye çalışırken, ABD ve terör örgütü YPG entegrasyon için kılını bile kıpırdatmıyor.
Bu gerçekleri ilgili herkes biliyor ama susuyor. ABD'nin ani dönüşü ve Rusya'nın sessizliği de sorunun sadece İdlib'den ibaret olmadığını gösteriyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Türkiye, Gazze’de nasıl bir rol üstlenecek? (28.11.2024)
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)
- Trump, FETÖ okullarını kapatacak mı? (15.11.2024)