CHP, 28-29 Mart 2020'de yapacağı 37'nci Olağan Kurultayı'na hazırlanıyor. Kurultaya giderken en kritik il İstanbul'un ilçe kongrelerini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu dahil bütün siyasi aktörler sadece izlemekle kalmadı yer yer de müdahil oldu.
İstanbul önemli çünkü hem il başkanlığı seçimlerinde hem de kurultayda İstanbul'un "arıza" çıkarma doğru deyimle "demokratiktepki" gösterme potansiyeli yüksek. Bu nedenle Kılıçdaroğlu işi sıkı tutarak, Ekremİmamoğlu ise ilgilenmiyormuş gibi yaparak süreci yakından takip ediyor.
Buna rağmen pazar günü İstanbul'un 39 ilçe kongresi tamamlandı ve ortaya ilginç bir durum çıktı. Sonuçlar il başkanı Canan Kaftancıoğlu için tehlike çanlarının çaldığını gösteriyordu. Belki de bu yüzden apar topar İstanbul'da Kılıçdaroğlu,İmamoğlu ve Kaftancıoğlu bir araya gelmiş ve büyük olasılıkla da İstanbul İl Kongresi konuşulmuştu. Nasıl bir karar çıktığı, kılıçların çekilip çekilmediği bilinmiyor ama o buluşmanın hemen arkasından İstanbul İl Kongresi'nin 9 Şubat'ta yapılacağının konuşulması ve kulislerde bunun "baskın seçim" olarak yorumlanması ilginçti.
İlçe kongrelerinden çıkan tablo, CHP tabanında CananKaftancıoğlu'na karşı yükselen tepki, İmamoğlu'nun Kılıçdaroğlu'nu aşarak "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhatabıbenim" çıkışları, Battal İlgezdi-Bülent Kerimoğlu gibi belediye başkanlarının Kaftancıoğlu ile "kan davası"na dönüşen kavgaları İstanbul İl Kongresi'nin hiç de sakin geçmeyeceğini gösteriyor.
Ama CHP içindeki en kritik tartışma yönetimin el altından dayattığı; "İl başkanıAlevi olmasın" talebi üzerinden yürüyor. Ciddi tepki toplayan bu dayatmaya karşı bir CHP'li şöyle diyor; "Sosyaldemokrat veya solcu olduğunu söyleyenbir parti insanların siyasi duruşuna,niteliğine bakar, etnik veya mezhebikimliğine değil. İstanbul gibi birili yönetebilir mi yönetemez mi onabakar. Ama ne yazık ki bizde bazıkorkularla tam tersi yapılıyor."
Bu tartışmalara Kaftancıoğlu'nun her şeyi "mış" gibi yapması da eklenmesi, CHP İstanbul'da muhalefetin güçlü çıkmasına ve kongre sürecinin de kolay geçmeyeceğine işaret ediyor. Ancak, bu tehlikeyi gören Kaftancıoğlu'nun da boş durmadığı, bir yandan kendisine yönelik soruşturmaları "mağduriyet" malzemesi olarak kullandığı, öte yandan da son tiyatro olayında görüldüğü gibi hem HDP'yle ilişkileri sıcak tutarak, hem de Selvi Kılıçdaroğlu'nun koruması altına girerek, koltuğu kolay kolay bırakmayacağı söyleniyor.
Herkesin merak ettiği soru da şu; Kılıçdaroğlu "tek aday" dayatmasıyla yine siyaset mühendisliği mi yapacak yoksa örgüt iradesine saygı mı gösterecek? Birincisini tercih edeceği çok açık ancak Kılıçdaroğlu'nun bu tercihi yapmaması için taban ve çok sayıda siyasi aktör de direniyor. Bu biraz da örgütün alternatif ve güçlü bir il başkan adayı çıkartıp çıkartamayacağına (şu ana kadar iki adaydan söz ediliyor; Cemal Canpolat ve Necdet Saraç), muhalefetin başını çeken Battal İlgezdi,Bülent Kerimoğlu ve Ali Kılıç üçlüsünün "pazarlık" mı yoksa ilkeli siyaset mi yapacaklarına bağlı.
Bunlar dışındaki diğer siyasi aktörlerin hepsi bir zamanlar yüzünü Genelkurmay'ın ışıklarına dönenler gibi Kılıçdaroğlu'nun bir işaretine bakacak. Buradan parti içi demokrasi mi yoksa seçilmiş havası verilen "atanmış tek adam" mı çıkar onu da ilk kongrede göreceğiz.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.