Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde Barış Pınarı Harekatı'nı ilk günden itibaren canlı izleyen aHaber'in yayınına katılmak için gittiğimde, aklımın bir yerinde hep Göbeklitepe ve harekatın hayatın içine nasıl yansıdığı sorusu vardı. Fırsat buldukça hem Şanlıurfa şehir merkezini, hem de dünya tarihi değiştiren Göbeklitepe'yi gezdim...
Şanlıurfa merkezde hayat kendi mecrasında akarken, halkın tek beklentisi Türkiye'nin küresel kuşatmayı bozmasıydı.
Göbeklitepe'de ise bambaşka bir hava vardı. Dünyanın ve Türkiye'nin dört bir yanından gelen binlerce insan, insanlık tarihini yeniden yazdıran
"mucize"yi hayranlıkla izliyordu. Bu öyle bir mucizeydi ki, hem insanoğlunun tarihini yeniden yazdırıyor, hem de bulunduğu toprakları dünyaya açarak barış ve zenginlik vaat ediyordu.
Gerçekten mucize bir keşif... O keşfe giden yolun açılmasında da mucizevi bir yan var.
80'lerin sonunda
Örencikli iki köylü buldukları bir
heykeli, bir süre sakladıktan sonra götürüp müzeye veriyor. Ama kimse ne olduğunu fark etmediği için heykel bir süre orada bekletiliyor. Sonra Alman arkeolog
Prof.
Harald Hauptmann ile öğrencisi
Klaus Schmidt'in müze görevlilerine
"Burada farklı bir şey var mı?" sorusuyla yeni bir
mucizenin ilk adımı atılıyordu.
İşte o soru, Milattan Önce (MÖ) 12 bin yılında, henüz insanoğlunun yerleşik yaşama geçmeden
"inançları" için nasıl görkemli tapınaklar yaptığı gerçeğini ortaya çıkaracaktı.
Bu bir devrimdi. Çünkü bugüne kadar keşfedilen en eski eserlerin tarihini bile ikiye katlıyordu.
İngiltere'deki Stonehenge, M.Ö. 2 bin 500,
Mısır piramitleri M.Ö. 2 bin 600,
Mezopotamya Zigguratları M.Ö. 4 bin,
Portekiz'deki Almenders Cromlech M.Ö. 6 bin yıllarında yapılmış.
Göbeklitepe'nin tarihi ise M.Ö. 12 bin.
Bu yüzden Göbeklitepe büyük ilgi görüyor ve Şanlıurfa'nın GAP'tan sonra makus talihini değiştiren ikinci mucize olarak görülüyordu.
Barış Pınarı Harekatı'nın sürdüğü, hatta Türkiye'ye yönelik algı operasyonlarının arttığı günlerde bile otellerde yer yoktu. Son 10 ayda günübirlik gelenlerin sayısı 4 milyonu geçmiş durumda.
Göbeklitepe, 2018 yılında UNESCO Kültür Mirası listesine alındı ve bu yıl da Göbeklitepe yılı ilan edildi ama, keşfedildiği 90'ların ortasından 2013 yılına kadar pek de bilinmiyordu. Bu konuda gazeteci sevgili
Ece Vahapoğlu'nun büyük emeği var. Göbeklitepe'nin tanıtımı için inanılmaz bir çaba harcadı. O yıllarda ilk kez ondan duyduktan sonra gittiğimde ortada hiçbir tesis ve çevre düzenlemesi yoktu. Şimdi ise bambaşka bir Göbeklitepe var. Doğuş Grubu'nun sponsorluğuyla o harika eserlere uygun bir çevre düzenlemesi yapılmış.
Şanlıurfa'nın ikinci devrimine imza atan herkesi kutluyorum. Ve son bir not:
Göbeklitepe'yi geride bırakacak neolitik döneme ait belki de onun öncülü Karahan Tepe kazıları da sürüyor.
Şanlıurfa dünyanın ilgi odağı olabilir.
***
Güneydoğu'nun "yeni yıldızı" Göbeklitepe'yi Şanlıurfa'nın gelişen ilçesi
Karaköprü'nün genç Belediye Başkanı
Metin Baydilli ile gezdim. Merkezinde tarihi yapıların
yoğun olduğu Şanlıurfa'nın çevresi, diğer
şehirlerimiz gibi çarpık ve düzensiz yapılaşmayla
kuşatılmış durumda. Ama Karaköprü öyle
değil. Orada planlı ve modern bir şehir doğuyor.
Geniş yolları, şehir parkları, gençlik ve spor merkezleri, kadın yaşam merkezleri, kitap kafeleri, okuma evleri, çocuklar için macera parkurları ilçeyi daha yaşanabilir kılmış. Başkan
Baydilli, şehri gezerken, parkları, geniş tretuvarları olan caddeleri, planla yapılaşmayı gösteriyor ve şöyle diyor:
"İlçemizi yaşanabilir bir kent haline getirmek için gece gündüz çalışıyoruz.
Yeşil bir Karaköprü vaat ettik ve son 10 ayda 11 yeni park açtık.
Şanlıurfa'mızın en büyük ve en donanımlı kültür merkezi projesinin temelini attık. Karaköprü'yü bir müze kenti haline getirmek istiyoruz.