Yeni mandacılar
Siyasette savrulmaların, derin kırılmaların yaşandığı önemli günlerden geçiyoruz.
Bakıyorsunuz bir siyasi parti, kendisini var eden ilkeleri hiçe sayabiliyor, bazı gerçekleri görmezlikten gelebiliyor. Bir siyasi aktör ise hiç olmaması gereken bir siyasi hatta olabiliyor... Yalanın çok olduğu, gerçeğin aralara sıkıştırıldığı yeni bir dönem bu...
Önceki gün Milli Mücadele ateşinin yakıldığı Sivas Kongresi'nin 100. yılıydı. Başkan Erdoğan, Sivas'ta katıldığı toplantıda özellikle kongrenin ruhu ve günümüzle ilişkisi üzerinde durdu. O kongrede açığa çıkan antiemperyalist ruhun bugün de sürdüğünü söyledi.
Toplantıya CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katılmıştı.
Tabi Kılıçdaroğlu sadece o toplantıya katılmamış Parti Meclisi'ni de Sivas'ta toplamıştı.
Buraya kadar her şey normal. Normal olmayansa CHP'nin o tarihi misyona sahip çıkarken, bugün izlediği siyaset.
O siyasetin ne olduğunu anlamak için de CHP-HDP ilişkisine ve HDP-PYD ilişkisine bakmak lazım. Bugün PKK-HDP hattının Suriye kolu PYD, açık açık ABD'nin taşeronluğunu yapıyor. Binlerce TIR silahı ve her ay YPG'lilere 200 dolar maaşı ABD veriyor. Bunun siyasetteki adı;
"Mandacılık"tır.
Şimdi Sivas Kongresi'ne dönelim. O kongrenin en önemli maddesi işte bu mandacılığa karşı çıkıştı. Kılıçdaroğlu Sivas'ta Tıbbiyeli Hikmet örneğini vererek şöyle diyordu:
"Sivas Kongresi'nin bir özelliği daha var, CHP'nin ilk kurultayıdır. Mandacılığı reddeden, bağımsızlığı savunan, Tıbbiyeli Hikmetlerin de bulunduğu, Mustafa Kemal'in de bulunduğu ilk kongredir." Çok güzel, peki bugün CHP ne yapıyor?
Seçim ittifakı yaptığı HDP'nin kardeş partisinin ABD taşeronu olmasına neden bir şey söylemiyor? Bu gerçeği yok mu sayıyor yoksa haklı mı buluyor? Sivas'ta, dünün mandacıları üzerine ahkam kesenlerin bugünün mandacılarıyla seçim ittifakı yapması nasıl bir aklın ürünü? CHP Parti Meclisi içinden neden bu çelişkiye itiraz eden, isyan eden bir tek Tıbbiyeli Hikmet çıkmaz? Ne diyordu Tıbbiyeli Hikmet;
"Paşam, delegesi bulunduğum tıbbiyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak yolundaki mesaiye katılmak üzere gönderdiler. Mandayı kabul edemem. Eğer kabul edecek olanlar varsa bunlar her kim olursa olsun, şiddetle ret ve takbih ederiz.
Farzımuhal, manda fikrini siz kabul ederseniz sizi de reddeder, Mustafa Kemal'i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak adlandırır ve telin ederiz."
Mustafa Kemal'in o tarihi cevabını da hatırlatalım:
"Evlat, müsterih ol. Gençlikle iftihar ediyorum ve gençliğe güveniyorum.
Biz, ekalliyette (azınlıkta) kalsak dahi mandayı kabul etmeyeceğiz.
Parolamız tektir ve değişmez, ya istiklal, ya ölüm."
***
O fotoğraf şimdi nerede?
CHP'nin İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu da genel siyasete hazırlanmasına rağmen, HDP'nin bölgesel siyasetine ilişkin tek kelime etmiyor, etmek istemiyor.
Ama Demirtaş'a övgüler düzmeyi, şiddet örgütüne destek verme gerekçesiyle görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarıyla kucaklaşıp motive etmeyi ihmal etmiyor.
Bu kucaklaşmayı makulleştirmek için de ince bir oyuna baş vuruyor; HDP'li başkanlara Atatürk fotoğrafı veriyor.
Oysa herkes biliyor HDP'li başkanlar ne görev yaparken ne de normal hayatlarında Atatürk fotoğrafına yer vermezler veya vermek istemezler. İmamoğlu'nun neden verdiği belli ancak o fotoğrafı alanın ne yaptığı meçhul... Sahi o fotoğraf alan HDP'li başkan ne yaptı? Özel odasına mı astı yoksa HDP'deki odasına mı?
İmamoğlu merak edip sorsa biz de öğreniriz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Terör biterse ne öne çıkar? (29.11.2024)
- Türkiye, Gazze’de nasıl bir rol üstlenecek? (28.11.2024)
- Adliyede Kılıçdaroğlu’na destek verenlerin öfkesi (26.11.2024)
- Genç teğmenler ve organize işler (24.11.2024)
- Netanyahu savaş suçlusu, sıra İsrail’de (23.11.2024)
- Bahçeli’nin ikinci Öcalan çıkışı (22.11.2024)
- İmamoğlu, MYK’dan kimlerin atılmasını istedi? (21.11.2024)
- Trump çöküşü durdurabilir mi? (19.11.2024)
- Türkiye ve Trump’ın ‘Haçlı’ kabinesi (17.11.2024)
- ‘Devlet bir paradigma değiştirdi, bu bir çağrı...’ (16.11.2024)