‘3. Dünya Savaşı’nın ekonomik gerekçeleri
Her iki dünya savaşında da Avrupa'yı ve ardından dünyayı bir savaşa sürükleyen, Asya-Pasifik'te Japonya ile ABD'ye karşı karşıya getiren kömür, çelik ve petrol kapışması değil midir? 3. Dünya Savaşı'na yönelik analizler de tam da bu noktadan önemli ölçüde ilerleme gösteriyor. 2030 yılına doğru enerji türevlerine, kritik madenlere, ama daha da önemlisi, kritik metal, mineral ve nadir toprak elementlerine erişebilmek daha da zorlu hale gelecek. Katlanan talebe karşı, arzdaki yoğunlaşma dünyayı daha da kırılgan hale getiriyor. Dünyanın önde gelen hükümetleri ve bilhassa küresel sistemi temsil eden uluslararası kuruluşlar artan karşılıklı bağımlılığın (interdependence) sebep olduğu gerginliklerle ve daha ciddi boyutlardaki parçalanma (greater fragmentation) eğilimleriyle başa çıkmak zorundalar.
Bir başka kritik gerekçe, dünya savaşlarının her defasında Avrupa'da başlayıp, sonrasında Asya-Pasifik'e sıçradığı gerçeği. Bugün de, yine Avrupa'nın ortasında süregelen Rusya- Ukrayna Savaşı'nı, giderek tırmanan 'nükleer tehdidi', sadece Avrupa'da değil, ABD'de de yükselen aşırı sağ eğilimleri, mülteci ve yabancı düşmanlığını konuşuyoruz. Bir 'barış' projesi olan Avrupa Birliği dahi, Avrupa'nın 'yüksek insani değerleri'ne yönelik atıflar dahi, Avrupa'yı bugün kimi yönleriyle 1. Dünya Savaşı, kimi yönleriyle de 2. Dünya Savaşı öncesi bir siyasi, toplumsal ve ekonomik tabloya getirmeyi engelleyememiş gözüküyor. Avrupa'da barışı tehdit eden gerekçelerle yüzlememek adına, suni gündem maddelerini öne çıkarmak ne kadar acı.
Dünya bir yandan 'dijital dönüşüm'ün ve 'yeşil dönüşüm'ün vazgeçilmezliğini konuşurken, devletler de bir yandan bu iki küresel dönüşüm için gerekli olan yarı iletkenler, çipler, kritik madenler, kritik metal, mineral ve nadir toprak elementleri üzerinden birbirlerine kıyasıya 'kaynak kıtlığı' operasyonları, 'kaynak ambargosu' operasyonları düzenliyorlar. Ardında da, dünyada bunca gerginlik ve çatışmanın neden tırmanmakta olduğunu saf saf sorguluyor izlenimi veriyorlar. 3. Dünya Savaşı tartışmalarını alevlendiren bir kritik başlığın da 'Koridor Savaşları' olduğunu unutmayalım.
Geleneksel ticaret ve lojistik koridorlarının 'yetersizliğinin' masaya yatırıldığı bir dünyada, sadece okyanuslar değil, Hazar Denizi, Karadeniz, Hürmüz Boğazı, Basra Körfezi de yeni ticaret ve lojistik koridorları adına çatışma başlığına dönüşmüş durumda. Türkiye Siyasi, Askeri, Ekonomik ve Bilgi (İstihbarat ve İletişim) Gücü'ne dayalı tüm unsurları ile, dünyanın her noktasında ne olduğuna ve ne olacağına hakim bir şekilde, bir sonraki 'küresel düzen'e yönelik hazırlıklarını çok katmanlı ve çok yönlü olarak derinleştiriyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Küresel açlık tehdidinin jeopolitik yönü (22.11.2024)
- Sürdürülebilirlik ve refah için kalıcı barış (20.11.2024)
- G20 ve küresel eşitsizlikle etkin mücadele (18.11.2024)
- İklim krizi için 8 trilyon dolar daha lazım (15.11.2024)
- Ya ‘temiz enerji fonu’, ya daha ağır ‘kaos’ (13.11.2024)
- ‘Rasyonelleşme’mi daha derin ‘parçalanma’mı? (11.11.2024)
- 2025 için temel uyarı: ‘Beklenmeyeni Bekleyin’ (08.11.2024)
- 2025 için ‘dirençli ekonomi’ hazırlıkları (06.11.2024)
- 2025’e doğru küresel risk tartışmaları (04.11.2024)
- GOE’ler artık küresel gelişmelerin rehinesi değil (01.11.2024)