Fatih Hocama rağmen...
Sahaya çıkan takımı görünce, 11 kişinin arasında 4 Türk oyuncu sayınca, hele Kerem ile Halil adlı gençler yan yana olunca ve de dikine ve hızlı oynanan oyuna 15 dakika kadar bakınca, bugünkü yazımın başlığını perşembe gecesi saat sekiz sularında atmıştım bile..
"Teşekkürler Fatih Hocam!."
Ne var ki, giderek fikrim değişti.. Hele ikinci yarıdan itibaren, hele son yarım saatte, öyle şeyler izledim ki, yukarıdaki başlığım ortaya çıktı.
Galatasaray, Lazio'yu "Fatih Terim'le değil, Fatih Terim'e rağmen yendi" çünkü..
Fatih Hocam, gol yemek için Lazio hocasından daha fazla uğraştı inanın..
Galatasaray'ın golünü, Lazio atmıştı, resmen, alenen. Asist yapan Lazio'luydu. Tutup elleriyle içeri atan da, yani golü yapan da..
Kendi kalesine atılan çok gol gördük ama, böylesi inanın Youtube'lara geçecek ve tarih boyu kalacak bir örnektir.
Fatih Hocam, hem de centilmen bir ev sahibi olarak bu ikramın altında kalmak istemiyordu sanki.
Gerçi Fatih Hocam, sahaya gene yengeç futbolu, yani Kerem'le tek kanat adamı oynatarak çıkmıştı ama, dedim ya, ikisi genç, dört Türk'le çıkması, dikine ve "hızlı" oynaması benim için mucizeydi. Öyle akınlar yaptı, öyle bastırdı ki, zevkten dört köşe olduk.. Kaçan gollere de üzülmedik desem yeridir.. Nasılsa atacaktık bu futbolla çünkü..
Yanımda tabletim var. Orada UEFA resmi sitesinde de maçı anlatıyor ve yorumluyor, UEFA görevlisi.. Ara ara ona bakıyorum. Ne toplar direklere, ne toplar avuta giderken UEFA'cı "Ev sahipleri, nasıl olup da hâlâ gol atamadıklarına inanamıyorlar" diye yazıyor ve sahaya hücuma dönük üçlü savunmayla çıkan, hücum presle bastıran, iki bek yeterince ileri çıkmasalar da hücum futbolu oynayan Galatasaray'ı övüyor da övüyor.
Haklı.. Bizim pandeminin başından beri ilk defa dolu salona bakıyorum. Herkes öyle düşünüyor..
Sonunda bizim atamadığımız golü, akılalmaz bir şekilde Lazio kendi kalesine attı ve 1-0 öne geçtik.. Sonra o Fatih Terim gitti, eski Fatih geldi.. Öyle geldi ki, nerdeyse "Öne geçmez olaydık" diyesim geldi.
Gene o uyuz yana ve geriye Fatih Terim futboluna döndük. Gene hücum presi, hatta orta alanda bastırmayı bile bırakıp, tüm takım bizim 18'e kadar gerileyerek tek hat üzerinde dizilmeye başladık.. En fecisi, rakip için en iyi asistçi Muslera ile oynamaya başladık. Yahu hocam, Mustafa Kemal'den örnek verdik sana.. "Hattı savunma yoktur, alanı savunma vardır" diye.. 10 kişiyi kendi 18'in üzerinde çizgi yapmakla savunma mı olur?. Adamlar yarı sahamızda demarke eğleniyorlar sanki.. Allah'tan şutları dağlara taşlara ya da 30-40 metreden Muslera'ya.. Allah'ı var, onları yemiyor Muslera da..
Özet mi?. Fatih ne kadar Sarri için oynuyorsa, Sarri de o kadar Fatih için sanki..
Bu arada Muslera'ya verilen toplar ve onun bu topları genelde hep rakibe attığı yıllardır bilindiği halde, Fatih Hocam idmanlarla bas bas bağırarak "Muslera'ya geri pas yapmayı yasaklıyorum" demiyor, Galatasaray bu yüzden durmadan gol yerken.. Bu maçta da Muslera çok uğraşıyor ama, adamlar atamıyor..
Allah'ı var. Zaman zaman kontrataklar yapıyoruz. Zaten paçavra Lazio savunması ve daha da beter kalecisi gol yemek için hazır ama, şut atmak lazım. Galatasaray sanki hiç şut antrenmanı da yapmamış.. İlle 6 pasa kadar gelecek, hatta kaleciyi de geçecekler ki, gol atsınlar.. Yahu şuttan bu kadar korkan forvet olur mu?. Gol kaçıranı dövüyorlar mı, Galatasaray'da.. 30 metreden attığın şut direkten dönüyor. Kaleci tuttuğu topu okkalayıp iki eliyle öyle kalesinin içine atıyor ki, şike maçta yapılmaz.. O kaleciye şut atmıyorlar. Fatih seyrediyor.
Bu akılalmaz, güya savunma, ama aslında gol yemek için her şeyi yapma ve asla gol atmama oyununa Fatih her zamanki gibi seyirci. İlle gol yemeyi ya da ezberindeki 80'inci dakikayı bekliyor müdahale için.. Bu Fatih mi, 95-2000'in Fatih'i?.
Ve dakika 78.. "Yapmaz olaydın" denen müdahale geliyor.. Hafif sakatlanan Kerem ve yorulan Taylan çıkıyor.. Tamam.. Tamam da, yahu hocam, gözü kara savunma yaparken, Emre Kılınç ve Babel mi alınır?. Hadi maç 0-0 olsa gol ustası Emre'yi al.. Mesela ikinci yarı başlarken al.. Ama tam siper savunmada Emre niye?. Ve Babel.. Belli yeni Belhanda'n Babel.. İlle oynatacaksın.. Ne yapıyor bu Babel oynattığında? Ondan ne bekliyorsun, benim kaz kafama anlatsana.. Bir de satıştaydı güya. Tezgâh.. Senden izinsiz kimse satılmaz. Kimse kovulmaz.. Örnekleri sahada.. Marcao ve Babel..
Yahu en iyi savunma oyuncuların, hem de alan savunan adamlar, hırsla her yere koşanlar Alpaslan ve Ömer değil mi, senin kadrondaki.. Bu ikisinden nefretin neden?. İkisini de öldürüp ne kazanacaksın?.
Son değişikliklerin.. Feghouli, Luyindama ve Mostafa Mohamed..
Sebeplerini ikimiz de biliyoruz değil mi, hocam!.
"Açtırma kutuyu, söyletme kötüyü" demiş, eskiler.
Bugün "zafer sayfaları" yapan bizim skor basını için, benden kötü adam mı olur?.
Ama onu da söylemiş eskiler..
"Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar.."
Ben onuncu köyümde mutluyum hocam..
Hadi hayırlısı..
***
KABAHAT PELKAS'TA MI?..
Efendim iki penaltıcısı varmış takımın da, ikisi de kenara alınmış. Penaltıyı Pelkas aldı diye, atışı da o yapmış..
Süper Lig'deki "En İyi Hoca" diye baktığım Vitor Pereira söylüyor bunları..
Yani Avrupa Ligi gibi her maçı kritik bir turnuvada Fenerbahçe son saniyelerde nerdeyse kaçan penaltı yüzünden 2 puan kaybediyor, hocasının mazeretine bakın..
Pelkas gerilmedi. Belli plase vuracak.
Pelkas göstere göstere vurdu. Kaleci de kolayca çeldi. Ve gitti puanlar..
Gidince de, Avrupa Ligi'nin birinci haftasını Yunan Olimpiyakos lider kapadı.
Bu olay birinci değil de sonuncu haftada olsa, Pelkas'ın kaçırdığı penaltı ile Olimpiyakos lider olup son 16'ya kalsa, Fener de elenseydi.. O zavallı Pelkas'ın hali ne olurdu bir düşünün..
Pelkas, Fenerbahçe'nin en iyi transferlerinden biri.. Nerdeyse 50 kişi transfer eden Ali Koç'u mahcup etmeyen ender adamlardan biri.. Ama gerilmeden penaltı atacak kadar şımarık. Gösterişçi ve şovmen. O adama penaltı attırılmaz..
Vitor'un seçtiği takıma da, oynattığı futbola da alkış..
Geçmişi elde fener arayan Frankfurt'u bu futbolla farklı yenebilirlerdi. Ama Alman kontratakları da çok tehlikeli oluyordu. Allah'tan ön libero Gustavo çok başarılı oynadı.
Valencia da geldiğinden beri en müthiş futbolunu sahneledi. Peki onu niye oyundan aldın Vitor?. Mesut gibi yorgun da değildi üstelik.
Bu Fenerbahçe, bu Frankfurt'u çok ama çok rahat yenmeliydi hocam..
Nedenini düşün.. Bul.. Puanlı oynanan gurup maçlarında bir iki puanı daha bedavadan böyle kaybetmek, çok pahalıya mal olabilir çünkü..
***
KEMAL BELGİN!..
Perşembe günü Türkiye'de Kemal'in haftalık kısa notlarını okurken, iyice tepem attı..
İçimizdeki pek çokları gibi, Kemal de kendi bildiğini her okurunun da bildiğini sanıyor, çok önemli eleştirilerini isim vermeden yapıyor.
90'da çalışırken en cesur konuşmacılarımızdandı Kemal.. Köşesinde sanki bir korkak..
"Ekran bülbülü" demiş birisine tarif olarak.. Arayıp onun Ersin Düzen olduğunu sen bulacaksın.
Milyarder Acun Ilıcalı, Avrupa liglerinin yayın hakkını nasılsa satın almış. İnternetten yayınlıyor.
Böyle bir zulüm, bana sorarsanız, soygun olur mu?. Biz onun Exxen'ine zaten aboneydik ama, Beşiktaş maçı öncesinde öğrendik ki, yetmezmiş. Spor izlemek için ayrıca 500 lira daha ödemek lazımmış. Son dakikada yetiştirdi de Caner, izleyebildik..
Yahu Acun.. Fener ve Galatasaray maçlarında bizim maç takımından 10 kişi vardı salonda. Adam başı 500 liradan, 5 bin lira daha ister misin acaba?. Ya da bir maç gecesi bizim eve baskın mı yaparsın, polisle, noterle falan?.
Kemal, o Exxen ve o Acun'u da isim vermeden eleştirmiş, ayni köşede..
Ben de bir mesaj attım..
"Bilmece çözmekten bıktım Kemal.. Artık köşeni okumayacağım.."
Oysa en sevdiğim spor köşelerinin tepesinde geliyordu..
***
ŞAKA!..
Ergin Ataman, hani en ünlü yerli basket hocamız, "Ünal Aysal Galatasaray Başkanı'yken bana 'Futbolun başına geç' dedi" demiş.
Ataman mütevazı.. "Ancak 1-2 yıl eğitim aldıktan sonra bunu yapabilirim" diye cevap vermiş ama, Ünal kısa bir süre sonra başkanlığı bırakınca, teklif havada kalmış..
Bence Ataman hatalı...
Fatih Terim takımın başına geçtikten sonra kaç başkan değiştiği halde hâlâ ve hâlâ orda değil mi?.
O zaman sen niye olmadın ki?.
***
TEBESSÜM
Marketin kasiyeri genç kız, arkadaşına dert yanıyordu:
"Galiba artık eskisi kadar güzel ve alımlı değilim!."
Arkadaşı, "Bunu nerden çıkardın?" deyince cevap verdi..
"Erkek müşteriler paranın üstünü alırken çok daha dikkatli saymaya başladılar da!."
***
SEVDİĞİM LAFLAR
"Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır. Anlarsan, değişmen gerekir!."
Peyami Safa
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)