HINCAL ULUÇ

Asyalı göçmenler kazandı!..

Dünya, 18 yaşındaki İngiliz Emma Raducanu ile 19 yaşındaki Leylah Fernandez arasındaki Amerikan Açık Kadınlar Finali'ni konuşuyor.
Hayır.. En genç final değil bu.. O rekor, 1999'daki Serena Williams (17) ile Martina Hingis (18) finaline ait.
Spor dünyasını altüst eden şey, artık her sporsever ezberledi, Emma'nın Amerika Açık'a eleme turları sonunda katılıp da şampiyon olan ilk ve tek tenisçi olması.
Ama asıl konuşulan, İngiliz, Amerikan ve Kanada gazetelerinin başyazılarına kadar giren konu sportif değil.. Sosyal!.
Bu gazeteler, "Emma ve Leylah, Asyalı göçmenlere pek de iyi bakmayan Batı dünyasının görüşlerini değiştiriyorlar" diye yazdılar özetle..
İki sürpriz genç finalist, özellikle, ülkelerinde büyük sansasyon yarattı.
Ülkeleri mi?. Bir değil.. Üçer tane, ikisinin de..
Raducanu, Kanada Toronto'da, Romen bir baba ile Çinli bir anneden doğdu ve 2 yaşındayken İngiltere'ye taşındılar. Öyle İngiliz.
Fernandez de Kanada Montreal'de, Raducanu'dan iki ay evvel doğdu. Babası Güney Amerika, Ekvadorlu, annesi Filipinliydi.
Öyle Kanadalı..
Ve ikisi de, ülkeleri İngiltere ile Kanada'da ve de turnuvanın yapıldığı Amerika'da, Asya kökenleri yüzünden ayrımcılığa uğruyordu. Zenciler, eşit haklarını kazanmışlardı, ama Asya kökenliler hâlâ "alt sınıf" muamelesi görüyorlardı.
Amerika'da da, Avrupa'da da..
Amerika Açık işte bu sosyal ayrımcılığı fena halde çarptı.
Emma ve Leylah finale kaldıklarında, İngiliz ve Kanada başbakanları resmi açıklama yayınladılar.
Boris Johnson (İngiltere), "Parlıyorsun Emma!. Bütün ülke, final maçında senin arkanda olacak ve alkışlayacak" dedi.
Justin Trudeau (Kanada) tam da seçim kampanyasının ortasında sözü Leylah'ya getirdi ve "Kanada'yı Amerika Açık'ta finale çıkardın. Bütün ülke sana kilitlendi" dedi.

İşte Amerika Açık Finali'nde Asyalıları yücelten iki süper genç.. Emma ve Leylah!..
Kanada'nın ilk uluslararası tenis yıldızlarından Wozniak, "Kanada, yeni bir yıldızın var" diye tweet attı.
İngiliz tahtındaki haklarından vazgeçen Cambridge dükü Harry ve düşesi Meghan, ki tenis merakıyla bilinir ve her sene Wimbledon'u izlerdi, "Bu ne inanılmaz bir başarıdır" dediler.
Emma, ödülünü aldıktan sonra, "Bu kupa en çok Çinli anneme borçluyum" dedi. "Çin disiplinini aynen bana öğretti.
Buraya o yoğun ve disiplinli çalışma ile geldim!." Leylah'nın babası ve koçu Jorge Fernandez, "Bir Filipinliler Derneği Montreal'de bizi bulup ailemize ve Leylah'ya büyük destek oldu" dedi.
Baba Fernandez, "Bu iki tarafı da Asya kökenli final, Batı'da yaşayan Asyalı göçmenlere mucizevi bir gelişme sağladı" dedi.
Özellikle kadınlar dalında genelde bir beyaz kadın sporu kabul edilen teniste, şimdi beklenmedik bir çeşitlilik var.
Ve asıl önemlisi.. Özellikle Suriye ve Afganistan olaylarından sonra Asyalı göçmenlerin ülkelerine gelmesinden fena halde rahatsız olan ve "Türkiye onları kendi ülkesinde muhafaza etsin. Avrupa'ya geçmelerini önlesin" diyerek maddi, siyasi ellerinden geleni yapan Avrupa ülkeleri de, alt sınıf gördükleri Asyalılara, birazcık olsun başka bakmaya başladılar.
Yani final zaferi Kanadalı Leylah Fernandez ve Emma Raducanu kadar Asyalı göçmenlere de yararlı oldu..
Birazcık da olsa..
Şimdi başta Boris Johnson, Macron ve Merkel'in Asyalı göçmenlere tavırlarını bekleyeceğiz..

*


SAFTER 90, CLİNT 91 YAŞINDA
Safter Yılmaz dostum ve ağabeyimden yeni bir not geldi..
Safter 90 yaşına basmış ve 91 yaşına basan Clint Eastwood'un yeni bitirdiği "Cry Macho/Ağla Maço" filmini yazmış.. "Sen 82'de, daha çocuksun" der gibi..
Nice yıllara Safter ağabeyim.. Nice yıllara..
Buyurun 90'lık Safter Yılmaz'ın haberini..

*

Sevgili Hıncal,
Sana bir süredir buradan bir şeyler yazamadım. Beverly Hills'de tam siper herkes gibi hayatın normale dönmesini bekliyorum. Sağlığım yerinde..
Temmuzda 90 yaşına bastım. Bu arada katarak ameliyatı da oldum. Gözler şimdi pırıl pırıl..
Bu notu, yaş adaşım Clint Eastwood'un yeni filmi "Cry Macho" dolayısıyla yazıyorum.
Clint şimdi 91 yaşında.. Sekiz çocuk babası. En genci 24, en yaşlısı 67 yaşında.. 60 yıldır da sinemada. Hollywood'da 70 filmde rol alıp 45'inde de yönetmenlik yapmış durumda..
Ancak hayatı hiç de kolay geçmemiş.. Fakir bir ailenin çocuğu.. Okula giderken bir markette saatte 34 sente çalışarak ailesine yardım etmiş.. Aktörlükle de bir ilgisi olmamış.. Ancak bir arkadaşının peşinden yaşamakta olduğu Seattle'dan Los Angeles'e gelince Universal Stüdyosu'nun altı aylık yetiştirme kurslarına katılmış.. Sonuçta yakın arkadaşı Burt Reynolds ile birlikte ikisini de "Bunlardan bir şey olmaz" diye kovmuşlar..
Babasının, "Aktörlük b.ktan bir iş" demesine rağmen annesinin teşviki ile Hollywood'da kalan Clint bir gün CBS Stüdyosu'nun kafeteryasında otururken, "Ata binen uzun boylu bir genç" arayan bir artist ajanının gözüne çarpınca Warner Bros'un 1959'da çevirmeye başladığı "Rawhide" kovboy dizisinde oynamaya başlamış.
1965'e kadar devam eden bu dizinin yaz tatili sırasında, meneceri İtalya ve İspanya'da çekilecek bir kovboy filmi için ona teklif getirmiş.
On bin dolarlık bir rol..
Clint işte bu şekilde ilk defa Avrupa'ya gitmiş..
Filmin İtalyan yapımcı ve yönetmeni Sergio Leone, İngilizce bilmemektedir.. Bir tercümanla çalışırlar.. 1964'teki "A Fistful of Dollar" ile devamı "The Good, the Bad and the Ugly" Avrupa'da büyük iş yapar.. Ancak Amerika'ya üç yıl sonra döner ve yolu da bundan sonra açılır..
O artık bilinen genç bir aktördür.. Warner Bros 1971'de Dana Andrew hastalanınca yerine Clint Eastwood'u "Dirty Harry"de oynatır.. Bunu aynı yıl "Play Misty For Me" takip eder..
Clint Eastwood'u burada uzun uzun yazmak istemiyorum.. Ancak 91 yaşındaki bu son filmi "Cry Macho"nun senaryosunun kendisine 1988'de geldiğini, fakat filmdeki yaşlı rodeocu rolü için o yıllarda çok genç olduğunu ve bu role Robert Mitchum'u önerir. Ama nedense çekim gerçekleşmez.
Şimdi, "Yıllardır bir kenarda duran bu senaryodaki rolü oynamaya karar vererek filmi çevirdiğini" söylüyor..
Sevgili Hıncal, ikide bir "82 yaşındayım" deme.. Bak Clint 91 yaşında neler yapıyor.. Ben de 90'lık olarak, sana arada sırada da olsa yazarım.. Aklımda hep "Bir Zamanlar Cihangir"i yazmak var..
1938 ile 1953 arasında çocukluğum Cihangir'de geçti..
Selam ve sevgiler..
Safter

***


TRABZON SEYİRCİSİ!..
Öteden beri yazar söylerim. Bu yüzden benden de nefret ederler.. Bir ara yerel basında ve televizyonda ne tehditler yağdırmışlardı. Sağ bacağımdan vurulmuştum ya.. "Sol ayağına da dikkat etsin" dediler hatta..
Dediğim mi?.
"Trabzon'un en büyük rakibi, kendi seyircisi.. Deplasmanda ve seyircisiz oynasa daha iyi!." İşte hem Trabzon, hem ülke futbolunun geleceğinde büyük rol oynaması beklenen genç Abdülkadir Ömür, uzun bir sakatlıktan sonra döndüğü sahaları, daha ilk yarı bile dolmadan, ıslıklayan, yuhalayan, hatta sahaya atlayıp üzerine koşan Trabzon seyircisi yüzünden ağlayarak terk etti.
Çocuk şimdi tarifsiz kederler içinde..
Şaştınız mı?.
Bu kent ve takımı, 2006 yılında beterini yaşadı.
Kaptan Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz'in arabaları evlerinin önünde kurşunlandı. İkisi de uluslararası çapta büyük futbolcu ve golcülerdi üstelik. İkisi de Trabzon'u dönmemecesine terk etmek zorunda kaldı.
Gerçek Trabzonlu, yöresinin yetiştirdiği kıymetlere sahip çıkan insanlardır. Böyleleri var.
Hatta belki de çoğunluktalar..
Ama niye "sessiz çoğunluk" onlar?.
Abdülkadir'e kim sahip çıkacak?.
Kim?. Kim?. Kim?.
Kiziroğlu Mustafa Bey mi?.

***


ŞAKA / CİDDİ!..
Spor sayfalarından bir şaka..
Milliyet birinci sayfanın tepesinde başlık atmış..
"Fener'i Altay yaktı.."
Eee.. Ödeştiler. İki hafta önce de Fener, Altay'ı yakmıştı.
Bir de ciddi eleştiri..
Ayni maç için iki spor sayfası manşeti..
Cumhuriyet..
"Fırtına'ya yakalandı!."
Posta..
"Fırtına'yı Cim Bom durdurdu!."
Fırtına kesin de, Galatasaray, fırtınaya mı yakalandı, yoksa fırtınayı durdurdu mu?.
Bu iki spor servisinin de ayni maçı izleyip bu kadar zıt değerlendirmesine inanmanız mümkün mü?.
Ama Türk spor medyasında "Olmaz, olmaz!."

***


TEBESSÜM
Yaşlı çift pazar sabahı kasabalarının kilisesinde ayindeydiler. Kadın kendini iyi hissetmiyordu. Ama ayin sırasında konuşmak istemediğinden, kocasına bir not yazdı..
"Hayatım, midem çok fena.. Durmadan sessiz sessiz gaz çıkarıyorum. Ne yapmalıyım?."
Kocası altına bir şeyler yazdı ve kâğıdı karısına geri verdi..
"Kulağındaki işitme aletine yeni bir pil tak!.."

***


SEVDİĞİM LAFLAR
"Bir insanın gerçekten mutlu olmak için sadece 3 şeye ihtiyacı vardır. Sevecek biri, yapacak bir şey, umut edecek bir şey." Tom Bodett

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.