İnanın
"aşı düşmanları"nın sözlerini
dinler, yazılarını
okurken içimden geçmedi
desem yalan olur.. Ama
demedim..
Bir inançlarımdan dolayı.. Din bilgini, zamanının en önemli Kuran tefsircilerinden (Suudi Arabistan, Mekke, Medine'den heyetler gelirdi, fikrini almak için) dedem Müftü
Muharrem Efendi, beddua etmenin günah olduğunu öğretti bana..
İkincisi.. Diyelim ettim.. Adamların canına minnet.. Zaten aşı olmayacaklarını hemen her gün ilan edenlere
"dua" gibi gelir bu laf.. Bense bedduayı kendime etmiş olurum. Onlar aşısız kalmaya devam ederlerse, Kovid yayılma hızını artırır.. Tüm dünyayı saran tehdit devasa büyür ve o eski yasakları aratan yeni yasaklar öyle gelir ki, Türk Ceza Yasası'ndaki evde ve kolunda elektronik bileklikle hapis cezası, sanki normal yaşamımızın parçası olur.. Artık ona nasıl yaşamak denirse..
Yahu diyelim sizde
"insanlık" düşüncesi gelişmemiş, peki inancınız da mı yok?.
Siz nasıl Müslüman'sınız?. Kendiniz olmuyorsunuz..
Olmayın ama olanlarla hatta alay edecek kadar ileri gitmeye ve etrafa
"Sakın olmayın" demeye hakkınız var mı?.
Var mı ha?.
*
Aşılanmayı Dünya Sağlık Örgütü tavsiye ediyor. Türk Sağlık Bilim Kurulu aşı yönünde kararlar alıyor. Bilim Kurulu'nun bu kararlarını Sağlık Bakanı Dr.
Fahrettin Koca açıklıyor. Yetmiyor, konu o derece önemli ki, Devlet Başkanı, Başkanlık sistemimize göre tek sorumlu Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan tüm kanalların ortak yayınında
"canlı" konuşuyor ve
"Aşı olun" diyor..
"Aşı olun, elimizde yeterince aşı var. Devamı da gelecek.."
Ve iktidar eğilimli olduğu için adı "yandaş"a çıkan benim gazetemde hemen her gün
"Ben aşı olmayacağım. Siz de sakın olmayın" anlamında yazılar çıkıyor.
Aşılar yeterli olmadığı zaman, risk guruplarına göre sıra ile aşı yapılırken,
"Aşı niye yok?" diye iktidara saldıran muhalif basın, şimdi bu aşı karşıtlığı için çıt çıkarmıyor. Çünkü amaç üzüm yemek değil, bağcı dövmek..
Yani her konuda bölünen, bölünmek için bahane arayan ülkemizde ilk defa, yanlısı yansızı, iktidarı muhalifi, aşı karşıtlığında birleşti iyi mi?.
Ülkenin ve insanın lehine bugüne dek tek konuda birleşemeyenler,
"Aşı olmayın" çığlıklarında birleştiler..
Ne oldu birleştiler de?.
Günlük vaka sayısı nerdeyse sıfırlara yaklaşmışken gene 20 binleri aştı.
Günlük ölüm sayısı ve ona paralel yoğun bakımdaki hasta sayısı da..
Olsun.. Yoğun bakımlar yetmesin ki, dün şehir hastanelerine
"Fuzuli masraf..
Gösteriş" diyenler,
"İktidar yetersiz, aciz kaldı" desinler..
Bu mudur,
"Ölüm pahasına dediğini yaptırmak, ölüm pahasına seçim kazanmayı hesaplamak" mıdır millet olmak?.
Yeter be!. Yeter!.
İster olun ister olmayın, ucu bana da dokunuyor ama, vazgeçtim. Olmazsanız olmayın.
Cehenneme kadar yolunuz var.. Ama olanlara saldırıp millete
"Siz de olmayın" demeyin be..
Ama diyeceksiniz.. Demeye devam edeceksiniz.
Bana da saldıracaksınız.
Sizi susturmanın yolu Başkan
Erdoğan'dan geçiyor.. Kanun kuvvetinde bir kararnameyle, aşı olanlar lehine bir pozitif ayrımcılık yapılmalı..
Aşısızların, halkın gittiği kapalı mekânlara alınması yasaklanmalı mesela.. Restoranlar, kafe ve kahvehaneler, AVM'ler gibi.. Bir..
İkincisi,
"Aşı aleyhine fikir beyan etmek" suç sayılmalı.
Olmayan olmaz. Tamam.
Ama kimse başkasına
"Siz de olmayın" diyememeli, hele fikrini desteklemek için akıl almaz yalan örnekler vermemeli.
Bugün
"Kovid diye bir virüs yok.
Aşı dedikleri şeyin amacı vücudunuza sizi her an izleyecek bir çip yerleştirmek" yalanını sosyal
medya ile anında milyonlara ulaştırmaya
vardı iş.. Hele bir
"İktidarsızlık yapıyor" lafı var ki,
"Ya doğruysa" düşüncesi bile
korkutuyor insanları..
*
Başkan Erdoğan!.
Tek umudum sizsiniz!.
***
BU DA 'PROFESÖR DOKTOR'MUŞ, İYİ Mİ?.
Reyting için aykırı laf eden herkesi bulup ekrana çıkaran kanallar çok, bir..
Adını duyurmak, reklamını yapmak için en ucuz yalanları sallayan güya "tıp" adamları var, iki.. Bunlardan birini Fatih Altaylı kardeşim yazmış..
Bakın "Tıpta reklam yasak" kuralını delerek adını yaymaya çalışan, hem de bir Profesör Doktor'un yalanlarını nasıl suratına çarpmış Fatih!. (Ben bu reklama alet olmamak için adını sütunuma geçirmiyorum..)
***
"Adı Prof. Dr. S. Israrla 'Aşı yok' diyor, 'Bu kadar çabuk aşı geliştirilemez, yalan bu aşı' diyor.
Yetmiyor.
Giderek gaza geliyor ve 'Ortada bir pandemi yok. Bu bir plandemi' diye ilerliyor.
Bir buçuk saat boyunca sürekli aşı karalanıyor, hastalığın olmadığına insanlar ikna edilmeye çalışılıyor.
Tekstilci, yaşam koçu sunucu da (Güya açık oturumda öteki reyting konuşmacısı Kovid(!) uzmanları) onlara destek veriyor.
Diğerlerini geçtim, Sağlık Bakanlığı ve yüzlerce üyesini bu hastalığa 'şehit' veren Türk Tabipleri Birliği bu 'Doktor' adı altında kötülük saçan S. ve benzerleri hakkında ne yapmayı planlıyor?
Böylesine sorumsuzca edilen cümlelerin, iddiaların bir karşılığı, bir yaptırımı olmayacak mı!
Hekimlik kisvesinin arkasına sığınarak insanları ölümle sonuçlanabilecek bir maceraya teşvik etmenin bir bedeli yok mu!
Ve siz Prof. S. Bu hastalıkla mücadelede canını veren, onlarca saygın hekime hiçbir saygınız ve vefanız olmadığı aşikâr.
Eğer bir liralık adamlığınız var ise, inanmadığınız pandemi süresince bir hastanenin COVID servisinde maske takmaksızın gönüllü olarak çalışırsınız.
Bunu yaparsanız size haklı olmasanız bile saygı duyarım.
Ama bunu yapmazsanız benim gözümde bir 'şarlatan' olursunuz.
Bu yolla ünlü olup, para götürmeye çalışan pek çok şarlatandan biri.
***
NE OLDU SANA İMAMOĞLU?..
İmamoğlu'nu Beylikdüzü Belediye Başkanı iken tanımış, onunla nasıl gururlanmış, nasıl sevmiş, nasıl kucaklamıştım, bu sütunları takip edenler bilir.
Nasıl insancıl, nasıl mütevazı bir kişilikti ve Beylikdüzü halkını nasıl bağrına basıyor ve onları yüceltiyordu.. Beylikdüzü'nde Klasik Müzik Festivali..
Beylikdüzü'nde Caz Festivali ne demek?.
Gittim, gördüm, yaşadım.. Binlerce insan gece yarılarına dek oturup izliyor festivali..
Yüzlercesi açık hava tiyatrosunda, binlercesi alanı çepeçevre saran harikulade parkta..
Yemyeşil çimler, çeşit çeşit ağaçlarla süslü, "Japon Bahçesi"ne dek bir devasa botanik bahçesi..
"Üç Tenor" Konseri'nden sonra beni elektrikli bir minik araba ile kendisi gezdirdi parkı, bir saat falan sürdü.. Öyle bir park anlayın.
Bir yerde "Rauf Denktaş Anıtı" yapılıyor..
Planları gösterdi bana.. Altı ay sonra da açtılar, Denktaş'ın eşi kesti kurdeleyi..
Özetle.. Müzikti tanışmamıza vesile olan..
Yeşildi, bana onu sevdiren.. Ve de tevazuu..
Candanlığı.. İnsanlığı idi, "dost" yapan!..
Sonra.. Sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Cumhurbaşkanı olmak niyetindeydi. Erdoğan'a yolu açanın İstanbul Belediye Başkanlığı olduğunu düşünüyordu belki de..
Ve o benim tanıdığım İmamoğlu gitti. Yerine bambaşka bir İmamoğlu geldi..
Adeta müziğe ve yeşile düşman, insanları sevmeyen, başında olduğu İstanbul ve halkı için "Bakın ben şunu yaptım" diye tek örnek gösteremeyecek, geçti, eskiden yapılanları bile sürdüremeyen, "Büyük yere geldi" diye anında etrafını saran "Padişahım çok yaşa!. Senden büyük Allah var" diyenlerin şakşaklarına kapılan, bu şakşak sisteminin Avrupa, Asya ve Afrika'yı fetheden Osmanlı'yı batırdığını görmeyen İmamoğlu geldi..
İmamoğlu hem kendine, hem İstanbul'a yazık etti, hem de partisine tabii..
Hem de ortada Nurettin Sözen örneği varken, bile bile ladese düştü, "Ne oldu sana" demeyen ana muhalefet!.
***
GEÇMİŞLER OLSUN GÖNÜL!..
Hayatta en sevdiğim, ama hâlâ bazıları gibi artık fizik-kimya tanıyamayacağım kadar değişmediği için sevmeye devam ettiğim sanatçı Gönül Yazar, evinde düşmüş ve kaburgalarını kırmış.
O yaşta hem de kaburga kırığı nedir tahmin ederim. Kırılmamış, incinmişti de üç ay, her nefes alışta ne ağrılar çekmiştim. Kaburga kırığına alçı falan yapamaz tıp. Gönül'e nasıl müdahale ettiler bilemiyorum.
"Kalbim seninle" demekten öteye gidemiyorum. "Profesyonel bir hastayım" dedirtecek kadar hastanelerde kaldığım, sayısız ağır hastalık ve ameliyat geçirdiğim için şu anda ziyaret etmenin bile ona eziyet olduğunu biliyorum. Bu yüzden gitmiyorum da..
Elimden gelen "Dua etmek!." Ediyorum işte.. Acıların azalsın..
Çabuk iyileş, aramıza dön Gönül!.
***
TEBESSÜM
- Kesinlikle sizindir ama en çok başkaları kullanır. Nedir?.
- Adınız!.
***
SEVDİĞİM LAFLAR
Gurur problem, alçakgönüllülük çözümdür. Joyce Meyer