Sezen İzmir’in muhteşem anıtıdır!..
50 metrelik bir boru yüzünden günlerden beri Sezen Aksu'ya saldırmak, aleyhinde kampanya açmak, Yeni Asır'a mı düştü?..
Türkiye'nin en eski ve hala yaşayan gazetesi Yeni Asır'a..
Bu ülkede yıllar boyu tüm Ege sahillerinde, Hürriyet'i bile geride bırakıp en çok satan gazete olan Yeni Asır'a..
Erol Simavi İzmir'de ve Ege'deki bayilerde Yeni Asır'ın gerisinde kalmaya tahammül edememiş ve en modern baskı makinelerini getirtip İzmir'e matbaa kurdurmuş, sonra Yeni Asır'ın nerdeyse çaycılarına dek hemen tüm kadrosunu transfer ederek Ekspres'i çıkarmış, tüm Ege'yi reklamlara boğmuştu.
Ama gitmeyen birkaç vefakar ve hep gölgede kalmış birkaç adamla çıkan Yeni Asır, gene 100 binin üzerinde satarken, Ekspres çöktü.
Öyle efsaneydi Yeni Asır..
Niye, ülkenin gelmiş geçmiş, en büyük, en örnek yerel gazetesiydi peki?.
Çünkü İzmir'in gazetesiydi. İzmir'e ve İzmirli'ye sahip çıkıyordu. Diyelim bir İzmirli futbolcu asker oldu, Van'a gitti. Orada izinli olarak bir Van kulübünde oynuyordu. Onu izliyor, onun haberini de yazıyordu. Her İzmirli, İzmir ve İzmirlilerle ilgili her haberi Yeni Asır'da bulacağını, İzmir'in her sorununun üzerine Yeni Asır'ın gideceğini biliyordu.
Bu yüzden her İzmirli, Türkiye gazetesi olarak İstanbul basınından hangi gazeteyi alırsa alsın, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Yeni Sabah, her ne ise, onun yanında mutlak bir Yeni Asır da alıyordu. Yeni Asır İzmir'de her eve giren "İkinci", ama toplam tirajda, Hürriyet'i de geçerek birinci olan gazeteydi.
Bugün Yeni Asır'ın tirajı ne?.
On binin bile altına düşmüş..
Öyle geliyor haberler..
Niye?.
Niyesi işte bu!.
Sezen Aksu, Türk Pop Müziğinde, yorumcu, besteci, söz yazarı, keşfedici ve yaratıcı olarak bir muhteşem anıttır. Gurur anıtı.. Sevgi anıtı.. Sanat anıtı..
Ölümsüz yeteneklerine ek olarak, Sezen bir de hocadır. Keşfeden, yetiştiren, tüm gücüyle destekleyen hoca.. Aşkın Nur Yengi, Sertab Erener, Harun Kolçak, Levent Yüksel, onun Türk sanatına kazandırdıklarının sadece bir kaçı..
Şimdi bu Sezen'e, hem de 50 metrelik bir su borusu yüzünden saldırmak, Yeni Asır'a mı düştü?
Sezen'i taparcasına seven, "O bizim gururumuz" diyen İzmirli, "Benim gazetem" diye Yeni Asır'ı alır mı?.
Allah'ın unuttuğu, kuş uçmaz kervan geçmez bir Çeşme sahilinde yazlık yaptırmış, kalabalıklardan kaçan Sezen. İstanbul'da da kaçtı ya, Levent, Etiler, Uluslar'dan.. Bu villanın bahçesinde bir havuz var. Havuzu 50 metre ötedeki denize, fincan çapında bir boru ile bağlamışlar ki, suyunu değiştirirken kovayla taşımak yerine bu boru ile boşaltsınlar..
Biri ihbar etmiş.. İşsiz güçsüzün biri herhalde..
Böyle tipler var. Minnacık şeyleri ihbar edip adlarını geçirmekten zevk alırlar. Belki de birileri "İhbar et gerisini bize bırak" demiştir. Yoksa kime batsın o ıssız sahilde, o boru?.
İşte Yeni Asır bunu kampanya yapıyor ve bunu bahane edip günlerdir kampanyayı sürdürüyor..
Yerel belediyeyi de tahrik ediyor, durmadan..
"Yıksana.. Yıksana.." Diyelim havuzun izni yok.
Diyelim o boru kaçak (!)..
Yahu ortada yasal bir durum var. Çözülür..
Sezen'in o villa ile görevli adamları işlerini doğru dürüst yapmadıkları için, para cezası da öderler..
Yıkım kararı çıkmaz.. Çıkarsa şaşarım..
O zaman havadan dronela resim çekip baksınlar bakalım, Çeşme Yarım Adası'nda kaç villa, çiftlikte kaç yüz havuz var?. Bunların kaçının evrakları tamam?.
Sezen'in günahı Sezen olmak mı?.
İzmir'in anıtı olmak mı?.
***
Bravo Sabah Pazar!..
Bu hafta sonu SABAH'ın pazar ekine bayıldım. Elimde en çok kalan gazete oldu. Okunacak o kadar çok şey vardı ki..
Hazırlayanları kutlarım. Ne zamandır hasret kaldığım bir ek yapmışlar.
Pazar Sabah'ın iki doruk noktası Selda Bağcan ile Göksan Savaş'ın yaptığı söyleşi ve Güler Sabancı'nın "Bir Üniversite Var Ederken" adlı kitabını anlatan Mehmet Bediroğlu'nun enfes yazısı..
Pazar işte bu.. Uzandığın yerde okuyacağın, uzun ve keyifli yazılar böyle olur..
Selda'nın ağabeyleri, Serdar, Serter ve Sezer Bağcan kardeşler Ankara yıllarında yakın dostlarımdı.
Tunus Caddesi'ndeki minik ve sıcak kulüplerinde, üçlü olarak Latin müziği yaparlardı.
Biz gençler zaten "Los" müziği aşığı o zaman.. Bende gazetecilik de var. Hemen her cumartesi öğleden sonra, onlarda olurdum.
(Kızlar o zaman geceleri çıkamaz, unutmayın.) Selda o zaman minnacık bir kızdı. Ara ara görürdüm.. 15'li yaşlara gelince, o da söylemeğe başladı.. Ankara'da Büyük Sinema'da yapılan konserlerde, Alpay başta çeşitli konserlerde dinlemeye başladık. Sonra vurdu gitti, ağabeylerini geçti.
Mehmet Bediroğlu, bende Güler Sabancı'nın kitabını okuma hevesi ve heyecanı uyandıran notlar çıkarmış.
Şerif Mardin'le ilgili anıyı okurken, kendi anım geldi aklıma..
Şerif Mardin, Mekteb-i Mülkiye'de en sevdiğim dersin "Siyasi Fikirler Tarihi"nin hocasıydı.. Doçentti o zaman babam da çok meraklıydı konuya.. Evde cilt cilt kitaplar vardı.. Daha lisede, hepsini okumuştum, roman okur gibi merakla..
Bu yüzden Şerif Mardin Hocam'ın ders notları oyuncak gibi gelmişti bana..
Siyasi Fikirler ara sınavında tam da on numaralık kâğıt yazdım.. Notlar asıldı..7!..
"Yahu Şerif Hocam, senden on almazsam, adam değilim" dedim, kendi kendime..
Yaz başı sınıf geçme sınavına girdik. Sözlü..
İki soru sordu.. Kitabındakinin iki misli anlattım..
Bir soru daha sordu.. Sonra bir daha.. Bir daha..
Ben anlatıyorum, o soruyor.. Anlıyorum ki, 10 vermemek için uzatıyor..
Sonunda ben kazandım..
Çıkarken beni kutladı.. Önündeki not kâğıdını gösterdi..
"Bak" dedi.. "On!.."
Nurlar içinde yatsın..
***
Aşkın Nur Yengi ve Sezen!..
Posta'nın cumartesi ekinde, Suna Akyıldız çok hoş bir Aşkın Nur Yengi söyleşisi yapmış. Bakın Aşkın Nur, "Levent Yüksel'i, Sertab Erener'i ve sizi hep Sezen Aksu okulunun son öğrencileri olarak düşünüyoruz. Kendinizi mezun olmuş hissediyor musunuz" sorusuna ne yanıt veriyor..
"Ben, İstanbul Üniversitesi Türk Musikisi Konservatuvarı mezunuyum ama Sezen Abla'dan sahneyle ilgili, görgü, bilgi, edep anlamında çok şey öğrendim.
Sezen Abla'nın okulundan mezun olunmaz; ondan öğreneceklerimiz bitmez. Zaten mezun da olmayalım, devam edelim bu güzelliğe.
Sezen Abla ve benim aramda ana-evlat ilişkisi vardır. Üzüldüğümde, ağladığımda yanına koşarım. O da bana kucak açar.
Özlediğimde yanına gidip sarıldığım özel bir insan. Şarkılarımı mutlaka ona dinletirim, o da bana dinletir. O, benim hayatımın nazar boncuğudur."
***
Haliç ve Dalan'ın gözleri...
Haliç gene gündemde.. Efendim rengi değişmiş.. Kirleniyormuş.. Sorumlusu da Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu imiş..
Bizim gazete, günlerdir, haber ve yorumlarıyla İmamoğlu'nu itham ediyor.. O cephede ise sessizlik var. Belki çıkıyordur da benim haberim olmuyordur. Çünkü, corona virüs haberlerini tiraj ve reyting için kullanan ve moral bozucu, kötü haberleri vermeyi, bulamazsa üretmeyi marifet sayan, haber kanallarını ve ana haberleri izlemeyi bıraktım, biliyorsunuz.
Koronayı sırf "Recep Tayyip Erdoğan nefretleri" için kullanan ve oy malzemesi yapan gazeteleri de okumuyorum.
İnternette dolaşıyorum her gün ama orda da gözüme çarpmadı.
Döndüm geriye.. Haliç'in gerçekten kirli, gerçekten leş olduğu günlere.. İçinde Haliç vapurlarının sefer yapmasını önleyen adacıklar oluşmuş, biriken çamurdan su seviyesi azalmıştı.
Haliç sahilinde yürünmeyecek kadar leş kokuyordu.
İşte o zaman İstanbul Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, benim sevgili asker arkadaşım Bedrettin Dalan ortaya çıktı..
"Haliç benim gözlerimin renginde olacak" dedi. Mavi gözlü Dalan'ın bu sözleri efsane oldu.
Başkan kollarını sıvadı. Haliç'e kirliliği ve o leş kokuları veren iki yandaki fabrika, atölye ve mezbahaları kaldırdı. Oraları park ve sosyal alan haline getirdi. Su seviyesini azaltan toprak çamur yığılmasına, Alibeyköy ve Kağıthane derelerinin getirdiği artıklar sebep oluyordu. İki kolektörle bunları topladı.
Marmara- Karadeniz arasındaki akıntıların haritasını çizdirdi. İki kolektörün topladığı atıkları, Marmara'ya zarar vermeden Karadeniz'e taşıyacak noktaları belirleyip, oradan denizin altına verdi ve..
..Ve Haliç, Dalan'ın gözlerinin rengini almaya başladı..
1987 yılında, Haliç'te dünyaca ünlü geleneksel Oxford- Cambridge Kürek Yarışı yapıldı.
Eyüp sahilindeki balık tutma yarışmasını, yarım saatte 27 balık yakalayan bir genç kazandı.
Ünlü karikatürist Bedri Koraman, kafası Dalan, gövdesi Yunus çizimi ile unutulmaz oldu. Çünkü Haliç'te Yunus görünmüş, Bedri Ağabey de onu simgelemişti.
Haliç'i kurtaran Dalan 1987 Birleşmiş Milletler Çevre Ödülü'nü aldı. Türkiye Çevre Ödülü iki defa Dalan'a verildi. Yunanistan'ın "Akdeniz Ülkeleri Çevre Ödülü" de Dalan'ın oldu.
Turgut Özal, hem de kendi partisinin adayı Dalan'ın parlayıp liderliği ele geçirmesinden çekinince, Dalan'ın yolunu kesti. Onun öyküsü ayrıdır.
Seçimi Nurettin Sözen kazandı. Sözen, Dalan'ın başladığı işleri devam ettirmedi.
Hatta bir ara, kolektörleri bile durdurunca, Haliç yeniden kirlenmeye ve kokmaya başladı.
CHP, kalesi İstanbul'da Sözen yüzünden azınlığa düştü. Seçimi kıl payı farkla kazanan genç Recep Tayyip Erdoğan Belediye Başkanı olunca "Devlette devamlılık esastır" dedi bayrağı Dalan'ın bıraktığı ve Sözen'in el sürmediği yerden aldı. Kendi projelerini de ekleyerek taşıdı.. Başarısı ona önce AK Parti liderliğini, sonra da seçimleri kazanıp, ülkenin başına geçme fırsatını getirdi.
Peki Haliç'te şimdi ne oluyor?.
Renk değişmesi plankton denen deniz organizmalarından olabilir. Telaşa gerek yok.
İmamoğlu kolektörleri durdurup intihar edecek kadar cahil olabilir mi, onu da sanmam.
Hele gözü cumhurbaşkanlığında olan biri, Haliç'i kirletir, kokutur mu?.
O zaman meydan niye boş, onu anlamıyorum.
Bu şehrin üniversiteleri nerde?.
Haliç'in kenarındaki Kadir Has, Altın Boynuz'un adını taşıyan Haliç üniversitelerinde konuşacak bir profesör yok mu?.
Bunca profesör bugün konuşmazsa, ne zaman "Bilimsel" ağzını açar?.
***
Tebessüm
Fadime anne gece yarısı oğlunun odasından gelen gürültü üzerine, fırladı koştu. Küçük Temel yatağının etrafında dönüp duruyordu.
"Ne yapıyorsun oğlum" diye bağırdı.
"Uykum kaçtı anne" dedi, Küçük Temel. "Onu yakalamaya çalışıyorum bir saattir."
Sevdiğim Laflar
"Bu dünyada, kendi olumsuz düşüncelerin kadar sana sorun yaratan başka hiçbir şey yoktur." Buddha..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- En güzel manzara... İnsan!.. (23.11.2022)
- Türk ve Norveç Halk Müziği’nde ortak noktalar!.. (24.04.2022)
- Bugün için yazmak içimden gelmedi, inanın!.. (23.04.2022)
- Domenec Torrent, hoca moca değil!.. (22.04.2022)
- Pitbull dehşeti ve verilen komik ceza!.. (21.04.2022)
- Bravo Yıldız!.. Bravo Mevlüt!.. Önce ‘İnsan’, önce ‘Çocuklar’ çünkü... (20.04.2022)
- Ne mutlu bana Erol, sana değil, bana! (19.04.2022)
- Muhteşem Çeşme Projesi ve istemezükçüler!.. (17.04.2022)
- Bir muhteşem okul... Bir muhteşem sergi... (16.04.2022)
- “Türkiye’nin ne güzel yolları var” turu!.. (15.04.2022)