Arap Baharı denilen süreç, Anglosakson dünyanın emrindeki diktatörlerin ya da İran eksenli zalimlerin egemenliği altında ezilen Sünni halkların isyanıydı. Bu haklı isyanı zor kullanarak bastırmak, İran ile İsrail'in bölgedeki menfaatlerini birleştirmişti.
Mısır'daki darbeyle Müslüman Kardeşleri devirmekten Suriye'deki Nusayri azınlığın Sünni çoğunluğa tekrar hükmetmesini sağlamaya veya en azından istikrara kavuşmamasını garantilemeye kadar iki ülke süreçte ortak amaca matuf farklı stratejiler geliştirdiler. Misal bu yüzden İran, Suriye'de İsrail ile gerçekten mücadele edebilecek binlerce insanı gözünü kırpmadan öldürürken, İsrail'in Golan Tepeleri işgalini resmileştirmesine sesini çıkarmamıştı. İran, katliamlarınıİsrail karşıtı söylemüzerinden meşrulaştırırken,Siyonist İsrail deİran sopasıyla korkuttuğuBatılı ülkeler ve onlarınuydusu olan bölge ülkelerineistediğini yaptırdı.
Siyonist İsrail, 13 Nisan tarihi itibariyle gayet memnun olsa gerek çünkü İran, İsrail'e sonunda saldırdı. Siyonist İsrail'in 1 Nisan'da İran'ın işgal ettiği Suriye'deki konsolosluk binasında "Kudüs Ordusu'nun" Suriye ve Lübnan komutanı Muhammed Rıza Zahidi ve yine Kudüs Gücü'nün üç numarası Muhammed Hadi Hac Rahimi'yi öldürdüğü saldırı sonrası İran'ın ne cevap vereceği merak ediliyordu.
İran tarafından gelen açıklamalar 7 Ekim'den bu yana görmeye alışık olduğumuz animasyonlar ve saat paylaşımlarını aşamamıştı. 1979 devriminden bu yana Kudüs'ü dilinden düşürmeyen, dış operasyonlar için kurulan özel kuvvetlerine "Kudüs Gücü" adını koyup Kudüs'ü mahremi belleyen Müslümanları öldürmek dışında bir icraatını görmediğimiz İran, İsrail'e tepkisini göstermek için oldukça gönülsüzdü. Daha önce İsrail tarafındangerçekleştirilensaldırılara Suriye'dekimasumları öldürerekcevap vermişlerdi ancakbu kez elçilik binalarıvurulduğu için bununlakendilerini kurtaramazlardı.Günler süren ertelemesonunda 13 Nisan gecesiİran saldırısı gerçekleşti.
İran Devrim Muhafızları Ordusu "400 saniyede TelAviv'i vurabilecek füzeleriolduğunu" iddia ediyordu. Sosyal medyada Türkiye'ye nefret kusup İran'ı yücelten bazı isimlere göreyse İran'ın "ses hızını 7-8 kataşan füzeleri" vardı. Ancak 13 Nisan gecesi gördüğümüz 6 saatte İsrail'e ulaşacak kamikaze dronlardan başkası değildi. Üstelik İran bu saldırı öncesi ABD'yi bilgilendirdiğini bizzat dışişleri bakanı aracılığı ile kabul etti. İsrailli yetkililer de "İran tarafından bilgilendirildikleriiddiasını nekabul edeceklerini ne dereddedeceklerini" açıkladı.
İran, iadeli taahhütlü dronları daha İsrail topraklarına varmadan saldırının amacına ulaştığı için bittiğini açıkladı. Peki İran'ın amacı neydi? İran Devrim Lideri Ayetullah Hameney'in kasım ayının son günlerinde söylediği gibi "Siyonistleri denize dökmek" olmadığı ortadaydı. Aslında İran, yıllardır İsrail ile kurduğu ortaklığı sağlamlaştırmayı amaçlamıştı. Yıllardır İsrail'i haritadansilme iddiasındabulunan İran, bol ışıklıdrone saldırısı ile siyonistişgal güçlerinin bölgedekitüm kusurlarını silmiş,Gazze'deki soykırımıyladeğil, tekrar güvenlik tehditleriyaşayan bir ülkeolmasıyla anılmasını sağlamışoldu.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.