Fosfor bombalarıyla eti kemiğine yapışmış cenazeler, enkaz altından paramparça çıkarılan bebekler, toplu mezarlara buldozerle gömülen cenazeler, susuzluk, açlık ve ölüm her yerde kol gezerken... Bir şey dikkatinizi çekti mi, bilmiyorum.
Hamas'a isyan eden tek kişi olmadı. Diyeceksiniz ki, başlarına bir şey gelmesinden korkuyorlardır. Başlarına daha ne gelebilir? Ama kabul edelim, devam edelim. Diasporada yaşayan, zorla sürülmüş 6 milyon Filistinli var dünyada, ya onlar? Onlardan da tek kişi çıkıp "Hamas saldırdığı için böyle oldu" demiyor. Oysa 7 Ekim Aksa Tufanı'nın haberi gelir gelmez, rahatkoltuklarından Hamas'ı suçlayan ne çok "insanımız" vardı, hatırlıyor musunuz? Peki neden böyle? Anlamak için size, biri hâlen Gazze'de bulunan iki Filistinlinin sözlerini aktarmak istiyorum:
"Titreyip hayal kırıklığına uğrayanlar diyor ki: İnsanlar sakin bir şekilde yaşıyor, yiyor, içiyordu, peki buna değdi mi?!
Hayvanlarda durum her zaman böyledir, onlar sadece yemi düşünürler! Sonunda kurban edilmek üzere sessizce şişmanlarlar. Onur kavramına gelince, hayvanların hiç duymadığı bir insani kavramdır! Ve bu hayvanlar her toplumda bulunur.
Bir de şöyle diyorlar: Bunca kurban varken ne olacak şimdi?
Birincisi, onlar kurban değil,şehittir Allah'ın izniyle! İkincisi,iman, inanç ve kararlılık, bedellekıyaslanacak bir ticaret değildir; butam bir ibadettir! Ve derler ki: Buncayıkımı ister miydiniz?
Siz ev yapmayı düşünüyorsunuz, biz de vatan ve devlet kurmayı düşünüyoruz! Evleri yok eden direnişdeğil, işgaldir. Japonya'da kimseHiroşima ve Nagasaki'ninJapon ordusu tarafındansavaştığı için yok edildiğinisöylemiyor. Onları yok edeninAmerika olduğunu herkesbiliyor! Bu, bizim inançve varoluş savaşımız, onlarınise ekonomiye ve nüfuz alanlarınayönelik bir savaştır! Derler ki: Eğer iddia ettiğiniz gibi bir zafer olsaydı, şimdi öldürülenler ne işe yaradı? Herkes zafere şahit olamayacak. Hz. Yaser ve Hz. Sümeyye, hicretten önce şehit olmuşlar, Hz. Hamza ve Hz. Musab ise fetihten önce şehit olmuşlardı! Yolu açması gereken bedeller vardır. Biz sonuçtandeğil çabadan; varmaktandeğil yolculuktan, zaferden değilmücadeleden sorumluyuz. Zafere gelince, kaçınılmaz olarak Allah'ın vaadidir. O gelmese bile yolda ölen herkes kazandı!" Adham Şakravi'nin mektubundan kısımlar okudunuz, sıra Gazze'de 32 yaşında bir öğretmen ve dört çocuk annesi Eman Başir'in sözlerinde; izzetli Gazze'den yazıyor ve şöyle diyor:
"Direniş, tüneller, geri dönüş yürüyüşleri ve gösteriler kendilerini savunmaya çalışan savunmasız insanların yöntemidir. Başarılı olsunlar, başarısız olsunlar, hepsi bizim onurlu bir şekilde öldüğümüzü söyleme çabamızdır. Naseer'in dediği gibi 'Direniş olmasaydı, annen İsrail askerinin ayaklarını leğende yıkardı.'
İşgal direnişin düşmanı değildir. İşgal benim düşmanımdır, öğrencilerimin düşmanıdır, ailemin düşmanıdır, halkımın düşmanıdır. Eğer Allah yaşamamıza izin verirse, çocuklarımın ve öğrencilerimin İsrail'e lanet okuyarak büyümelerini isterim. Bu yazı, işgalcilerin hedeflerinin Hamas'ı ortadan kaldırmak olduğuna dair tekrarlanan anlatıya inanmış görünenler için yazıldı. Geçmişte Hamas'ınolmadığını ama hep öldürüldüğümüzü hatırlıyorum. Şimdi hâlâ Hamas'ı kınıyor musunuz?"
Hayır, kınamıyoruz Eman. Bilakis sizinle gurur duyuyoruz. Not: Tercümeler için Tevfik Hams ve Gülşen Şanal'a teşekkür ederim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.