HİLÂL KAPLAN

Mütekabiliyet diplomasisi

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son dönem açıklamalarının tam da başlıktaki ifadeye tekabül ettiğini düşünüyorum.
Türkiye'nin, İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesini mi istiyorsunuz? O zaman büyük çoğunluğu Avrupa Birliği'ne üye olan diğer NATO ülkeleri gibi Türkiye'yi de AB'ye alın.
Ya da F-16 meselesi... Malumunuz ABD Dışişleri Bakanlığı, nisan ayında F-16'ların taktik veri bağlantı sisteminin modernizasyon kitlerinin Türkiye'ye satışına onay verdi. Kararın uygulanabilmesi için ABD Senatosu'ndan geçmesi gerekiyor.
Amerikan senatörlerinin çoğunluğu ise onay vermek için Türkiye'nin İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesi ön şartını koşuyor. Hatta ABD Senatosu'ndaki Cumhuriyetçilerin lideri Senatör Mitch McConnell, "Türkiye ve Macaristan Vilnius'ta doğru şeyi yaparlarsa her şey çözülebilir" diyerek NATO Zirvesi'ni işaret etti ve İsveç'e onay vermeyen iki ittifak üyesi ülkeye şantaj yaptıklarını açıklamış oldu.
Peki NATO Zirvesi'ne hareket etmeden önce Erdoğan ne dedi: "Bu işte nihai karar TBMM'dedir. F-16'lar konusunda hep bizim önümüze 'Kongreden geçmesi lazım' diyorlar. Onların kongresi varsa bizim de TBMM'miz var."
Bazı analistler bu açıklamaları Erdoğan'ın İsveç'i bloke etmek için yaptığını söylerken, bazıları da Erdoğan'ın el yükselttiği yorumunda bulunuyor. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ulusal konuşmalarını daha yanından takip etseler, şu açıklamadaki bakış açısını net olarak anlayabilecekler:
(Kurban Bayramı'nda İsveç'te Kuran-ı Kerim'e yapılan saldırı) "Bu cürmü işleyenler kadar 'fikir özgürlüğü' kılıfı altında buna izin verenler, bu alçaklığa göz yumanlar da emellerine ulaşamayacaktır. Türkiye olarak, tahrik siyasetine de tehdit siyasetine de kesinlikle boyun eğmeyeceğimizin bilinmesini istiyorum. Terör örgütleriyle ve İslam düşmanlarıyla kararlı mücadele edilinceye kadar tepkimizi en güçlü şekilde ortaya koyacağız. Müslümanların kutsallarına hakaret etmenin düşünce hürriyeti olmadığını, Batılı kibir abidelerine eninde sonunda öğreteceğiz."
İsveç'in NATO'ya katılım başvurusunu yapan eski Dışişleri Bakanı Ann Linde'nin geçtiğimiz günlerde yaptığı itiraf da aslında Türkiye'nin mevcut pozisyonunda ne kadar haklı olduğunu gösterir nitelikteydi. Katıldığı televizyon programında Linde şöyle dedi:
"Türkiye'nin ciddi bir şekilde terör saldırılarına maruz kaldığını ve biz dâhil diğer ülkelerin bunu ciddiye almadığını düşünüyorum. (PKK'ya aktarılan) Finans kaynakları konusunda Erdoğan'ın bunları eleştirme hakkı var. Bu, Erdoğan'a İsveç'in terörist olarak sınıflandırılan PKK'dan gelen tehdidi ciddiye almadığını eleştirme hakkı da veriyor."
Türkiye haklı pozisyonunu sürdürmeye kararlı görünüyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.