FETÖ elebaşının cenaze töreninin TV tartışma programlarında ele alınışına baktım da...
"Maalesef biz bu örgütü hâlâ anlayamamışız" dedim içimden...
Ne örgütü, ne üyelerinin "inanma" ve "tapınma" biçimlerini ne de arkasındaki itici gücü doğru düzgün kavrayabilmişiz.
Dalga geçecek kadar rehavete kapıldıysak eğer, fena yanlıştayız..
Üzerinde durmamız gereken şey şu sorudur: "Bu kadar geniş insan malzemesini ve kurumu ABD şimdi ne için kullanacak?"
***
ABD, eline geçirdiği önemli kişilikleri ve çevresindekileri asla bir kenara atmaz; onları "sularını çıkartıncaya kadar" kullanır.
Bir arkadaşım hatırlattı: Libya'da başımıza dert olan Halife Hafter'in serüveni bu işlerin nasıl yürütüldüğünü anlamak için iyi bir örnek...
Kaddafi'nin adamıydı Hafter.
Sonra devirmeye kalktı, başarılı olamayınca ABD'ye kaçtı.
90'ların başında CIA'yla bir anlaşma yaptı.
CIA Karargâhı'nın yanı başında, yani Langley'de bir villada ailesiyle birlikte yaşamaya başladı. ABD vatandaşı oldu ve 20 yıl zamanının gelmesini bekledi.
Libya'da Kaddafi karşıtı gösteriler artınca ülkeye geri döndü; dört bir yana dağılmış kendisine bağlı adamları toplayarak iktidarı aldı.
İktidar ortaklarıyla anlaşamayınca 2014'te iç savaşın "lord"larından biri hâline geldi.
O günden bugüne (kendisini tek taraflı Libya Devlet Başkanı ilan etmiş olsa da) hâlâ aynı pozisyonda...
***
Geçen gün gördüm; Gazze soykırımı protestolarında Avrupalı gençler, Tom Odell'in güzelim şarkısı Another Love'ı söylemeye başlamışlar.
Çok etkileyici...
Haykıran ağızlar, sıkılı yumruklar ve şu sözler:
"Biri senin canını yaktığında, dövüşmek istiyorum / Ama ellerimi kırdılar her seferinde / Bu yüzden en sert sözlerime yaslanacağım / Ah şu kelimeler, hep kazanırlar lakin ben kaybedeceğimi biliyorum..."
***
Eski bir ünlü...
Video çekmiş...
"İnsanlara inanmıyorum" diyor; "hiçbirine güvenmiyorum." Peki ya sana kim güveniyor?
Önce güvenilir insan olun, sonra böyle laflar ederseniz, tartışabiliriz.
***
Fatma Barbarosoğlu'nun "Herkes Kendi Sandığında Saklı" adlı son kitabındaki öyküleri kadın-erkek ilişkileri, aşk meşk, evlilikler, boşanmalar çevresinde dolanıyor.
Kitabın ilk öyküsünün başlığı beni yerime mıhladı: "Dünya gözümden iri bir yaş gibi düştü."