Ekranlarda ciddiye aldığım bir ya da iki sohbet/yorum programı var. (Yalandan tartışma havası verilen programları izlemiyorum.) İşte bunlardan birinde yorumcu profesör şöyle diyor: "Dünyanın asıl sıkıntısı şurada ki, bir yandan pandemi etkisi sürerken eş zamanlı olarak gıda ve enerji tedarikinde sıkıntı yaşanmaya başlandı."
Hayır, arkadaşım! Lütfen kelimelere, kavramlara dikkat! Tek bir kelimeyle bile insanları yanıltabiliyor, akıllarını karıştırabiliyorsun... Sözünü ettiğin sıkıntılar
eş zamanlı olarak,
ayrı ayrı ortaya çıkmadılar.
Başımıza ne geliyor ve ne gelecekse, bilin ki tetikçisi 2020 yılındaki pandemi ilanı ve onu takip eden kısıtlamalardır. Kaçmayın gerçeklerden, insanları kandırmayın!
***
Tartışma programları dedim de... Aklıma hep Elias Canetti'nin o sarsıcı sözü gelir:
"Sadece ve durmaksızın tartışacak kadar sersemleşmiş insanlar..."
***
Tartışmayı ağız dalaşı sandık... Bu esas yanlışımız. Ayrıca
tartışarak bir şey öğrenildiğine, tartışma yoluyla tarafların birbirini ikna ettiğine hiç rastlamadım, siz rastladınız mı? Oysa karşılıklı güven içinde sürdürülen bir sohbet insana çok şey öğretir. Ama ne yaptık medyada? Sohbetleri de klişelerin "al gülüm ver gülüm"üne çevirdik, o çok fena işte!
***
Dün
Keban Barajı'ndan söz ettim ya... 12 Mart rejiminin barajı gereksiz yatırım olarak gördüğünden kısaca söz etmem birçok okurumun tuhafına gitmiş. Oysa "ara rejimler" Türkiye'nin bağımlılığını garantileme rejimleridir. Muhtıracıların Nihat Erim hükümetinin Enerji Bakanı'nın ilk açıklamalarından biri şöyleydi: "Türkiye'nin bu kadar elektriğe ihtiyacı yok, elektriği toprağa mı vereceğiz?" Meraklısı
Yavuz Donat'ın o dönemi anlatan yazı ve söyleşilerine de bakabilir. Donat,
Der Spiegel dergisinin o tarihte attığı bir başlığı da hatırlatır: "Türklerin onursal fiyaskosu... Bölgenin jeolojik yapısı baraj inşaatı için uygun değil."
***
Dün sabah bir arkadaşımla laflıyorduk.
"Sen hep durup bakmaktan söz ederdin ama bitti o iş; düşünsene, pandemi döneminde bile durmamak için neler yaptık" dedi;
"durmaya çalışan sorunlu sayılıyor." Byung-Chul Han okumamış hiç. Birkaç kitabını tavsiye ettim. Han'ın "hız yüzünden her şeyin şimdiki zamanın içine tıkıştırılması ve bu yolla
tefekkürün imkansızlaştırıldığı" tezini önemsiyorum.