Yazımın başlığı Sagopa Kajmer'in bir şarkısından...
Lakin gerçekten dünya yerinde durmuyor artık.
Zaman çok hızlı...
Ne dersiniz?
Bizim
çok ama çok dar medyatik gündemimizi bırakıp çevremizde
tur atmayı sürdürelim mi?
***
Şu sıra birçok yabancı yorumcu
"Yoksa Batı ülkeleri Ukrayna'yı harcayacaklar mı?" diye düşünüyor.
Haksız değiller...
Ama ne için harcayacaklar?
Geçen pazartesi günü burada
"Çok hileler var bu işlerde" diye yazmış ve Saddam'a nasıl Kuveyt'i işgal ettirip sonra tepesine bindiklerini hatırlatmıştım.
Yakın tarihte öyle çok örnek var...
Mart 1939'da, hem de el sıkışarak Hitler'in önüne yem diye Çekoslovakya'yı atmışlardı.
Batı'nın bugünkü planı Putin'i tuzağa çekip Rus bürokrasisi ve ekonomisini çökertmek mi?
Ama Putin çok hesaplı ve kararlı ilerliyor.
Ha bizim medya hâlâ, "Türkiye'nin diplomatik çabalarına Rusya rıza gösterirse gerilim düşer" diye
çocukça yorumlar peşinde, ayrı hikâye...
***
Berliner Zeitung'a göre bazı bilim adamları önce yan etkiler üzerine bir rapor oluşturup sonra da Prof. Uğur Şahin'e bir açık mektup yazıp
"Aşınızın rengi neden seyreltilmiş siyah, yani gri renkte?" diye sormuşlar.
"Gri renk bilimsel olarak bu tür süreçlerde beklenen bir sonuç değil"miş...
Öyle mi gerçekten?
Bu haber karşısında Op. Dr. Bilgehan Bilge Twitter üzerinden şu tepkiyi verdi:
"Rengine takmışlar kafayı... İçeriğini araştırsalar, Uğur kaçacak yer arar."
***
Pek uzak durduğumuz ve ancak başımıza geldiği gün kabule yanaşacağımız gelişmeler de var elbette...
2030 sonrası kritik...
Avrupalıları düşünün...
Fosil yakıt kullanan arabalarını terk etmeye yavaş yavaş gönül indirdiler.
Şimdi evler de beyaz eşya gibi enerji tüketimine göre sınıflandırılacak; demode kalan binalarda oturulması yasaklanacak; satılması ve kiralanmasına izin verilmeyecek.
AB bunun için bir komisyon oluşturdu.
Üstüne üstlük, Avrupa'da en az 20 milyon çalışanın önümüzdeki dönemde iş değiştireceği veya
devletten geçinmeli hale geleceği de biliniyor.
Sonuç...
Kabak önce Avrupalıların başına patlayacak; insanlar işlerini, otomobillerini ve evlerini kaybedecekler.
Zenginler mülk üzerine mülk edinirken, kitleler mülksüzleşecek.
Üç dört yıl önce bunları iddia edenlere
"komplocu" deniyordu.