Kimsin sen? Yüzünün yarısı
herkes.
***
Diyorlar ki, hem "para yok!" deyip hem de kafeleri, lokantaları, ayaküstü atıştırma köşelerini hıncahınç dolduruyorlar... Anlamıyorlar ki, oralarda yüzlerimize kavuşuyoruz.
Yüz yüze konuşuyoruz. Yüzlerimiz; yani
gülümseyen, somurtan, konuşan, nefes alan biz... Üzerine para alıyorlar. Ne yapalım! Razıyız.
***
Kafe denilen yerin kahveyle falan alakası kalmayalı iki yıl oldu. Dışarıdaki
"hizaya sokulmuş, çenesini kapatmış, soluğu kesilmiş" kalabalıkların arasından geçip bir kafeye girmek insanı ferahlatıyor.
***
İtalyan
Commedia Del Arte geleneğinde ilk başlarda
oyuncular, gösterinin
sonunda maskelerini kuliste
çıkartıp seyircilerini açık yüzleriyle
selamlamaya koşarlarmış...
Sonra yavaş yavaş iş
değişmiş. Maskeler selamlama
sırasında alınların üzerinde
tutulmaya başlanmış. Yıllar
geçtikçe tiyatro geleneğinde
maskeler çok değerli nesnelere
dönüşmüş, oyuncular
gözleri gibi bakmış maskelerine...
Bugün de öyle, değil mi?
O her an hızla leş gibi kirlenen
bez parçalarına nasıl özen
gösteriyoruz.
Çünkü pandemi sahnesinde oyuncularız. "Hiç kimse"yi canlandırıyoruz.
***
Küçük PTT şubesi önündeki kaldırımda kuyruk var. Hava soğuk. Ama herkes tek tek içeri alınıyor.
2019'da içeri girip vezneye geldiğimde memur arkadaş, "Merhaba abi, nasılsın?" demişti. Mahalleden göz aşinalığı işte! Şimdiyse içeri girdim, "Selam" dedim, ses yok!
Maskenin ifadesi belirsiz, sesi kısık, kimliği muğlak! Belgeni çıkartırsan, var oluyorsun. Şimdilik bir kart, yarın öbür gün sadece dijital yüz ve iz olarak...
***
Bilirsiniz, yüzlerimiz hasar görür veya zamanın etkisiyle çökerse kendi aramızda
"Tanınmaz hale gelmiş" denir. Tanınmak yüzdür,
yaşamak (nasıl da izlerini bırakır!) yüzdür...
***
Eğer
sorumluluk almak gerekiyorsa, "Gel de bir
konuşalım, hallederiz" deriz.
Maskelerle mi oturacağız öyle
durumda?
Macron muyuz biz?
***
Her şeyden hoşlanabiliriz. Saçlardan, bedenin salınımından, jestlerden, kokusundan, havasından hoşlanırız. Ama
sevilen yüzdür. Bağlanılan yüzdür. Yüzümüzle sever, bağlanırız. Sevdiğimiz her şeyde, dağda, taşta bir
"yüz" bulur, yoksa çizeriz.
***
Yüzlerimizi geri verin!
Çenemizi kapatmayacağız!