Hadi çarşıya çıkalım...
En yakın A101'den 240 adım yürüdüğümüzde caddede karşılıklı olarak yerleşmiş BİM ve Şok marketleri var.
Onların bulunduğu yerden 40 adım ötede bir A101 daha...
Sonra aşağı yola sapar 300 adım daha atarsak bir A101 daha karşımıza çıkacak.
Üşenmeyip çarşının merkezine doğru yürüyelim derseniz...
Yaklaşık 800 adım yetiyor.
Tam orada hem bir A1001 daha ve yeni BİM, Şok marketlerini göreceğiz.
Geçen hepsine girip çıktım, kalabalıktılar.
Yani kendileri hakkındaki
olumsuz kamuoyu rüzgârından etkilenmiş gibi görünmüyorlardı.
***
Şimdi şuraya dikkat!
Pandemiden önce sadece bir tek A101 vardı, bir bodrum katındaydı, karanlık ve kuytuda...
Ötekiler kısıtlamalar döneminde açıldılar ve çarşıyı hallaç pamuğu gibi attılar.
Turşucu şaştı kaldı.
Epey bir süre kapalıydı zaten.
Mahallenin "1 milyoncu"su bir sabah baktı ki, sattığı her şey (tencere,
tava dahil) indirim marketinin
raflarında kendine yer bulmuş...
Fırıncı durumu hâlâ idare ediyor ama indirim marketlerinin hepsinde hem dondurulmuş hem de taze simit ve ekmekler bulunuyor artık.
Listeyi siz uzatabilirsiniz.
Ha geçen gördüm de...
Çarşının en eski bakkalında endüstriyel balın 850 gramlık kavanozu, indirimli marketlere göre 25 lira daha pahalı...
***
Mesele sadece ticaret, sadece ekonomi, sadece makro grafikler ve rakamlar sanıyorsanız...
Yanılıyorsunuz...
Ekonomi
sadece parayı değil, insanı da takip eder,
alışkanlıklarımızı izler, yakalar
ve dönüştürür.
"Pandemi davranış kalıplarımızı kökten değiştirecek, sonra dertlenmek fayda etmeyecek, yapmayın, etmeyin!" diye söylenip
durmamızın sebebi buydu,
anlatamadık.
Giden gitti.
Yeni alışkanlıklar geldi.
***
30 küsur bin şubeli ve köylere kadar girmiş indirim marketleri bütün hayatımızı şekillendirirken, "Sen sigara satma, küçük esnaf satsın"larla bu işler düzelir mi?
Hiç sanmam.
Radikal düzenlemeler gerekiyor fakat ekonomik düzen radikalliği sevmez.
E neyin nesi bu yazı, diyeceksiniz.
Bir tür "huysuz ihtiyar" söylenmesi diyelim.
Bana da böyle bir yazı yazdırdın ya, alacağın olsun ey zaman!
***
NOT DEFTERİ
Ken'in yüzünde her zamanki gülümseme belirdi. Biraz üzülmüş, biraz sevinmiş gibi. Sanki dünyaya fısıldıyordu: Çekilmezsin sevgilim! (JOHN BERGER / Clive'ın Koğuşu)