Yıllar sonra işte
nihayet sonbahar gibi sonbahar...
Trençkotumun yakalarını kaldırdım, alnıma düşen yağmur damlasını silmeden bıraktım.
Fidanlığa girip turp fidesi gelmiş mi, sordum.
Gelmemiş.
Sonra
"şehir"den çıkıp kentin içine girmek içimden gelmedi.
Direksiyondaki ellerim ve gaz pedalındaki ayağım beni sanki kendiliğinden Kanlıca'ya indirdi.
Ziya Osman Saba'nın şiirlerini andırıyorlar diye kendimi tatlı tatlı kandırdığım evlerin arasından Boğaz kıyısına inip arabamı park
ettim.
Otoparktaki gençler arkamdan bağırıyorlardı: "Abi biraz bizden de bahset! Bir de ellerimizle yapt-ı ğımız pekmezlerimiz var, onları da unutma!"
***
Ziya Osman Saba'nın
"Beyaz Ev" şiirini bilir misiniz?
Oradaki evi, evleri...
"Yatak odamız, yemek odası, kiler
Raflarında ellerinle yapılmış reçeller.
Karşı karşıya oturacağımız sofra, Sürahide ışıldayan su"
O sürahideki suyu düşünmek bitiriyor beni...
Gördüm, yaşadım, geçti, gitti.
Çocukluğum kadar eski bir dünya.
En yenisi ise kahve termosu takıntımız.
Evde değil, elimizde...
Şehirde değil, kentte...
Kentin aralarına serpiştirilmiş parklarda
"Kaç bin adım atmalıyız ki, işe yarasın?" endişesiyle
yürürken kafein desteği önemli.
Şehirle kentin sadece nesneleri değil, kelimeleri bile farklı, değil mi?
***
Huzur yerini;
"evleri" huzursuz kıldık bir kere.
Geri dönüşü yoktu.
Upuzun bir modernleşme öyküsü.
Eh, sonunda evin ıskartaya çıkarıldığı yerde şehir ayakta kalır mı?
O da içten içe çürüdü, büzüldü.
Yerini konutlar aldı.
Kendimizi uyanır uyanmaz dışarı atmaya çalıştığımız konutlar...
Kent demek konut demek.
Leyla İpekçi bir yazısında
"Yeryüzündeki her yeri 'ev' kılabilirsek, zulüm barınacak yer bulamaz" diyordu, aklımda kalmış.
Evin derin anlamlarına da gönderme yaparak elbette...
Ama ne oldu?
Yeryüzündeki her yer konut oldu, kent oldu...
Ne beklenir ki, bu dünyadan?
Bu beton sığlıktan ne beklenir?
***
Meraklısı için söyleyeyim...
Şehir ve kent arasındaki fark üzerine daha çok yazacağım.
Hadi kentleşmeyi "ilerleme" sanan solcuları ezberledik, ayrı hikâye...
Ama merak ediyorum...
Kentleşmeye âşık(!) muhafazakârlar bu konuları ciddi ciddi düşünüyorlar mı acaba?
***
NOT DEFTERİ
Çok yakında kentler de yıkılıp yeniden inşa edilecek. Daha çok nüfus için yer açılacak. Şehir bitmişti, artık ismi de kalmayacak. (LÜTFİ BERGEN / Kozmosta Yerlilik- Evlerimizi Kaybediyoruz)