Önce
"sağlıklı yaşam" dedikleri şeyin kendi elimizde olduğuna inandırdılar bizleri. Şu vitamini, bu takviye besini al, şu kadar adım yürü, bu kadar kalori harca, gemisini kurtaran kaptansın sen, dediler hepimize...
Çılgınlığa dönmüştü sağlık iştahı! Sonra bir tokat geldi, yıktı hepimizi... Sağlık öyle bir şey değilmiş, bir virüs herkesi yere serebilirmiş,
herkes birbirinin sağlığından sorumluymuş hikâyesine dönüldü. O da bir çılgınlık kıvamında...
Durup bir bakın! Etle ilişkimize de aynı model uygulanmadı mı? Normal olmayan bir et şehveti uyandırıldı, popüler kültür yoluyla.
"Bir yiyecek olarak et"in yerini
şehvetle okşanan et(!) aldı ve herkes garip biçimde bunu normal karşıladı. Şimdi de diyorlar ki, et yemeyi bırak!.. Yani hikâye örgüsü hep aynı. Bizimle dalga geçiyorlar sanki, hem de çok fena!
Normal olanla anormal olanı ayırt edebilme becerisini kaybedenlerin acı kaderi...
***
Geçen gün İngiliz Independent gazetesi haberi şöyle verdi:
"Tesco ve Sainsbury's, zincir marketlerinde iklim değişikliğine bağlı olarak makarna tedarikinde sorunlar yaşıyor." Kıtlığın iklim değişikliğine inandırmak için çıkartıldığına inanmama ramak kaldı. Şimdilik gülüyorum.
***
Yalanlar duymak istediğiniz gibiyse, hakikati görmek iyice zorlaşır.
***
Uğur Şahin, sürekli 2021 sonbaharında normale dönmeye başlayacağımızı söylüyordu. Şu sıralarda "Her şey yeni başlıyor, aşımızın yeni versiyonunu kışın piyasaya sürebiliriz" demeye başladı. Ama şu çok garip: Şahin'in bu açıklamaları karşısında devletlerin kılları oynamıyor.
***
DSÖ'ye göre
dünyada her yıl 2 milyon insan işe bağlı sebeplerle ölüyor. Her yıl sadece 750 bin insanın
çok uzun çalışma saatleri nedeniyle
hayatından olduğu söyleniyor. Ölüm
denince akıllara Kovid veya enfeksiyon
hastalıkları falan gelmesi ne kadar
yanlış, anlıyorsunuz değil mi? Efendim!
Anlamıyor musunuz?
***
Şu sıralarda deli gibi okuyorum. Her kitapçıdan dörder beşer
kitapla çıkıyorum. Malum, odaklanma
becerim pandemiyle birlikte neredeyse
sıfırlanmıştı, bir türlü düzelmiyor.
Kitaplarımı aldığım gibi açık havaya
çıkıyorum.
Çengelköy, Kandilli, Kanlıca... Rüzgârmış, serinlik başlamışmış, umurumda değil. Açık havadaysam, sular seller gibi gidiyor kitaplar.