Geçen haftaydı...
Yasak günü bir ahbabımın küçük kızını acile götürmek zorunda kaldık...
Boş caddelerden hızla giderken dikiz aynasından miniğe baktım, zaten çay kaşığı kadar yüzünün yarısını maske kapatıyordu.
İçinde büyüyen "iğne yaparlarsa acır mı?" endişesini çarçabuk gidermek istiyor gibi bakıyordu.
Nasıl günlerde yaşadığımızı unuttum bir an...
Sol elimle direksiyonu tutarken sağ elimi arkaya doğru uzattım.
"Tut elimi bakayım" dedim, "çarçabuk iyileşeceksin, eve döneceğiz, güven bana!"
Önce duraksadı.
Sonra elimi minicik elleriyle kavrayıp avuçlarını iyice bastırdı.
Hastaneye kadar öyle gittik.
Dokunma nasıl da şifalı bir şeydi!
Birkaç saniye içinde güvenli sıcaklığıyla hem onu, hem de beni iyileştiriyordu...
Fakat sadece ekonomik, siyasi, sosyal izler bırakmakla kalmayacak, davranışsal kayıplarımız da olacak.
Aslında bugün başlamadı...
Birbirimizden uzaklaştığımız, ayrıştığımız, çözüldüğümüz, "temassız" bir toplum içim hazırlanılıyordu çok zamandır.
Temasla tanımayı, dokunarak güven duygusu aktarmayı ve (hep unutuyoruz ama) omuz omuza vermeyi kötü kılan ne varsa, onlarca yıl boyunca önümüze yığdılar.
Şüpheye düşürdüler.
Dikkatimizi sadece dokunmanın sapkın tezahürleri üzerine odakladılar.
Bu medyatik ve hain çark yoluyla yalnız dokunmaktan değil, her türlü yakınlıktan soğumuştuk.
Ve şimdi pandemi onu bizden tümüyle çekip alıyor.
Yalnız o kadar mı?
Bir armağandır dokunma...
Bir yakınınız hoş bir şey yaptığında hiç mi koluna ya da sırtına avcunuzla hafifçe vurmadınız?
Kavramaktır, sezgidir, "buradayım, arkandayım" demenin en güçlü halidir.
Hiç mi kederli bir zamanında bir sevdiğinizin elini canını acıtacak kadar sıkıp kederini paylaştığınız duygusunu aktarmadınız?
Gelecek kuşaklar belki bunları hiç bilmeyecekler.
Öyle mi sahiden?
Olmasın öyle!
Hepsini geçtim, yüzümüze dokunmak bile "yasaklı" bir eylem şimdi.
Oysa ne sık dokunurmuşuz yüzümüze...
Aynada görmek yetmezmiş meğer.
Ne yani?
Sizi Kemal Kılıçdaroğlu ne demiş, Özgür Özel ne yumurtlamış, onlarla mı oyalayayım?
Yasak günü bir ahbabımın küçük kızını acile götürmek zorunda kaldık...
Boş caddelerden hızla giderken dikiz aynasından miniğe baktım, zaten çay kaşığı kadar yüzünün yarısını maske kapatıyordu.
İçinde büyüyen "iğne yaparlarsa acır mı?" endişesini çarçabuk gidermek istiyor gibi bakıyordu.
Nasıl günlerde yaşadığımızı unuttum bir an...
Sol elimle direksiyonu tutarken sağ elimi arkaya doğru uzattım.
"Tut elimi bakayım" dedim, "çarçabuk iyileşeceksin, eve döneceğiz, güven bana!"
Önce duraksadı.
Sonra elimi minicik elleriyle kavrayıp avuçlarını iyice bastırdı.
Hastaneye kadar öyle gittik.
Dokunma nasıl da şifalı bir şeydi!
Birkaç saniye içinde güvenli sıcaklığıyla hem onu, hem de beni iyileştiriyordu...
***
Elbet bu günler de geçecek...Fakat sadece ekonomik, siyasi, sosyal izler bırakmakla kalmayacak, davranışsal kayıplarımız da olacak.
Aslında bugün başlamadı...
Birbirimizden uzaklaştığımız, ayrıştığımız, çözüldüğümüz, "temassız" bir toplum içim hazırlanılıyordu çok zamandır.
Temasla tanımayı, dokunarak güven duygusu aktarmayı ve (hep unutuyoruz ama) omuz omuza vermeyi kötü kılan ne varsa, onlarca yıl boyunca önümüze yığdılar.
Şüpheye düşürdüler.
Dikkatimizi sadece dokunmanın sapkın tezahürleri üzerine odakladılar.
Bu medyatik ve hain çark yoluyla yalnız dokunmaktan değil, her türlü yakınlıktan soğumuştuk.
Ve şimdi pandemi onu bizden tümüyle çekip alıyor.
***
Tarihin en eski dönemlerinden beri dokunma ve yakınlık (refakat) insan için "şifa" sayılmıştır.Yalnız o kadar mı?
Bir armağandır dokunma...
Bir yakınınız hoş bir şey yaptığında hiç mi koluna ya da sırtına avcunuzla hafifçe vurmadınız?
Kavramaktır, sezgidir, "buradayım, arkandayım" demenin en güçlü halidir.
Hiç mi kederli bir zamanında bir sevdiğinizin elini canını acıtacak kadar sıkıp kederini paylaştığınız duygusunu aktarmadınız?
Gelecek kuşaklar belki bunları hiç bilmeyecekler.
Öyle mi sahiden?
Olmasın öyle!
Hepsini geçtim, yüzümüze dokunmak bile "yasaklı" bir eylem şimdi.
Oysa ne sık dokunurmuşuz yüzümüze...
Aynada görmek yetmezmiş meğer.
***
"Geleceğin temassız toplumu" konusunda yazılacak çok şey var, yazacağım.Ne yani?
Sizi Kemal Kılıçdaroğlu ne demiş, Özgür Özel ne yumurtlamış, onlarla mı oyalayayım?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
Sonraki Haber
Daha Fazla Gör
- Son dakika video izle
- Son dakika haberleri
- A Haber analiz
- Gündem haberleri
- Ekonomi haberleri
- Otomobil haberleri
- Namaz vakitleri
- Hava durumu
- İstanbul Yol durumu
- Atv canlı yayın izle
- Spor haberleri
- Foto galeri
- Son dakika emekli haberleri
- Teknoloji haberleri
- A Haber programlar
- Sabah – Takvim yazarları oku
- Kuruluş Osman izle
- Gazete manşetleri
- Instagram dondurma
- Tarım Kredi fiyatları düşürdü! Kapış kapı gidiyor: Salça, peynir, tavuk... Giren poşetlerini doldurup çıkıyor, son 1 gün
- Yatırımcıların yeni favorisi! 10 çeyrek altına denk geliyor: Parası olan bu yatırıma yöneliyor
- Kimyasal saç boyasına son! Evde doğal saç boyası ile beyazlara veda edin!
- Bu yöntemleri deneyin: Su ve elektrik faturalarında tasarruf sağlayın
- Japonların zayıfla sırrı ortaya çıktı: Kilo vermek için her sabah 1 tane yetiyor
- Musluk suyu sağlığı tehdit ediyor mu? Bilim insanlarından önemli açıklamalar
- Metabolizmayı canlandıran kış diyeti: Soğuk havalarda fit kalmanın sırları
- Yapılan bu hata çayın lezzetini kaçırıyor: Tavşan kanı çay demlemenin altın sırları
- 2024 Efsane Cuma indirimleri başladı! Kampanyalar kaç gün sürecek: Şahane Cuma ne zaman bitiyor?
- 2025 Hac ek kayıt süreci sona eriyor! Başvuru nasıl yapılır, ücretler ne kadar?
- Hangi burçlar doğuştan lider? Bu 3 burçta liderlik ve zeka adeta genetik
- Beşiktaş - Maccabi Tel Aviv maçı nerede izlenir? TRT Spor frekans uydu ayarı nasıl yapılır?