Kendi kendisini yiyor Avrupa
Ardından yürüteçli ikinci bir çocuk. Babaları elle kolla uzaklaştırmak isterken Asyalı bir kadın hızla dalıp çocukları kapıyor. Bu video paylaşım rekorları kırıyor.
İlginç olan şu ki, herkes kadını 'Asyalı bir dadı' sanıyor. Halbuki çocukların annesi. Aklı başında İngiliz gazeteleri makale üstüne makale yayınlayıp 'zihnimizdeki, benliğimizdeki, bilinç dışımızdaki ırkçılığı' irdeliyor.
Bugünkü Avrupa bu desem mi demesem mi, bilmiyorum ama bu durumu açıklayabilirim.
Sömürgecidir Avrupa. Servetinin, refahının, hatta kültürel birikiminin altında yatan temel gerçek budur. Elbette bir Avrupa bilinci var. Elbette Avrupa Antik Yunan'dan beri, Rönesans'tan beri, Aydınlanma'dan beri kendisini dönüştürerek geldi. Bilimin, kültürün odağı oldu.
Fakat bunlar onun birkaç dönem halinde gelen, gelişen Sömürgeciliğini unutturamaz.
Hele sömürgecilik tarihinin bütün bu dönemlerden, çağlardan sonra başlamış ayrı bir tarihi olduğunu düşünürsek, mesela Fransa'nın daha 1959'da Cezayir'i vermemek için nasıl direndiğini hatırlarsak durumun gerçeği de vahameti de daha iyi anlaşılır.
Sömürgecilik döneminin bilinci bugün Avrupa'nın bilinç dışıdır. Reflekslerini bu bilinç dışı oluşturur.
Olmayan bir Doğu tahayyül etti Avrupa.
Oryantalizm budur. Kendisini o Doğu'dan üstün gördü. Kendisini 'modernizatör' olarak adlandırdı ve o Doğu'yu 'modernleştirmek' için üstüne yürüdü. Bu hayali Doğu ebediyen geri kalmaya mahkûmdu ve kurtuluşu sadece Avrupa'nın müdahalesine bağlıydı.
Modern Batı'nın bilinç dışını tayin eden ikinci olgu bu Oryantalizmdir. Bir dışlama ve tahakküm projesidir.
Hayranlık verici büyük kültürün Batısı ne yazık ki şu bahsettiğim iki taş gibi somut gerçeğin etrafında biçimlenmiştir.
İkisi de Doğu'nun tayin edici unsurudur.
Müslümanlık bağlamında İslam'ın görünür hale gelmesi, demokratik planda kendisine ait 'doğal' ve pozitif hukuktan kaynaklanan hakları talep etmesi Batı'nın uyuyan ırkçılık devini uyandırmıştır. Kendisini 'işgal' tehdidi altında hissetmesine yol açmıştır.
Bu duygunun Avrupa'da zaman zaman yükseldiğini tarihten biliyoruz. Zamanında bu düşman 'öteki mezhepti'. Sonra 'öteki etnisiteler' oldu. Westfalya Anlaşması sonrasında 'düşman devletler' oldu. Soğuk Savaş'ta 'öteki ideoloji' öne çıktı. Şimdi de 'İslam ve Müslümanlık'.
Her defasında bu 'öteki'yi dışlamayı kendisine iş edinen bir siyasal hareket vardır ve bu hareket daima radikalizasyonu getirir.
Avrupa bir kere sağ bir radikalizasyon yaşıyor. Dehşet verici bir tablo bu. Dışlama, yok etme üstüne kurulu bir anlayış ve sonuna kadar gidecek.
Avrupa bir kere daha kendi kendisini yiyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)