İsmet Amca
Bugünkü merakım o günlerde de ayakta. Sordum, soruşturdum, İsmet Sezgin dediler. Aaaa... Ben onu çok yıllar öncesinden, Kars'tan tanıyorum. Hem de ne tanımak?...
Epey bir zaman sonra babam döndü geldi. Yanında ahbapları. Onlara diyor ki, Demirel akıllı konuşuyor ama hatip değil. Bakın o İsmet Sezgin daha iyi konuştu. Demek o zat İsmet Sezgin'miş ve ben sokakta şimdi onu gelip giderken görüyormuşum.
Sonra çeşitli vesilelerle neredeyse tüm ailesiyle yakınlaşıyoruz, neredeyse akraba oluyoruz. Babam ölüyor, İsmet Amca arar. Annem ölüyor, İsmet Amca arar. Bir başarı kazanırım İsmet Amca arar.
Yanlış değil. Çünkü şu anlattıklarımda sadece bir tarih değil, kendine göre bir sosyoloji de yatıyor. Mesela CHP'li bir aile ile DP-AP geleneğinden gelen aileler bu derecede birbiriyle yakın olabiliyordu. Nedeni hepsinin aynı kentsel dokulardan gelmeleri, aynı sınıflara mensup olmaları, benzer kültürel geçmişi paylaşmalarıydı. Gene de söyleyeyim ki, tarihsel ilericilik özelliği dışında DP-AP'nin o dönemlerde köylülükle, taşrayla kurduğu ilişki daha önemliydi. Nitekim tabanları zamanla Akparti'ye kaydı, üst kadrolar, şu anlattığım niteliği taşıyan kesimler, bir tür CHP'lileşti.
Neyse, o ayrı bir öykü. Ama beni ilgilendiren işin başka bir yönü: İsmet Amca 1955'te, 27 yaşında Aydın Belediye Başkanı, üstelik Menderes'e karşı. Ondan önce ve sonra hep siyasetin içinde. Bu Türkiye'nin demokrasi tarihi demek. Ve bu tarih kan ve gözyaşıyla yüklü.
Bütün bunlara rağmen bu insanlar nasıl oldu da bunca büyük bir çabayla, sabırla, ısrarla siyasette direndiler. Bu başlı başına bir olgudur. Şimdi geriye dönüp o dönemleri ve siyaset anlayışını eleştirebiliriz. Ama o tutum, şu insanların şu bahsettiğim gerçeğinin üstünde değildir. Onlar var güçleriyle, çoğu zaman da kendilerini 'yakarak' olanı büyütmek, ilerletmek istediler. Ötesi 'divana kalacak' meselelerdir.
İsmet Amca daima öyle, bundan sonra da öyle olacak: uzun boylu, yapılı, yakışıklı, güleç...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)