Muhafazakârlığı bürokratikleştirmek
Bu sevinmek ve üzülmek gereken bir durum.
Ama bu gelişmenin Cumhurbaşkanının bizzat devreye girmesiyle sağlanması üzücü.
Hükümet, toplum bütün kanatlarıyla ayağa kalkmışken bu girişimi kendi başına yapamıyor mu, mutlaka Erdoğan'ın politik dikkatine mi ihtiyaç duyuyor?
Aslına bakılırsa bugüne değin benzeri işlerde de hep böyle olduğunu düşünmek, görmek, söylemek gerek. Erdoğan'ın tepkisi, kararı, hamlesi belirleyici oluyor.
Bunda şaşacak bir şey yok. Neticede Erdoğan hareketin lideri, kendisine bağlanmış bir parti ve taban var. Kitlesi onun gözünün içine, ağzından çıkacak sözcüklere bakıyor.
O yönde karar alıyor.
Başbakan Yıldırım bu doğrultuda çok iyi bir oyun kurucu. İyi bir arabuluculuk yaptığı ortada. Daha diyaloğa açık bir pozisyon yaratıyor.
Yeniden bu kavramın önemi üstünde durmayacağım.
Hâlâ öğrenemediysek öğrenemedik.
Ayrıca ben bu tür konularda daha 'determinist' bir noktada bulunuyorum.
Yani, olan olabilecek olandır diyorum.
Olsaydı şöyle olurdu muhakemesine siyasette de hayatta da yer olmadığı kanısındayım. Bu kesin bir gerçektir. Dolayısıyla eğer bir diyalog sorunu yaşanıyorsa bu 'öyle olması gerektiğine inanıldığı' içindir. Analizcilere düşen de bu durumu yorumlamaktır. Çünkü siyasal analiz sonradan (a posteriori) yapılır.
Eğer siyasette diyalog yoksa bu, belki kötü, belki sorunlu ama bir veridir!
Böylesi bir yanlış tutum onu savunmaması gereken, düpedüz yanlış konumları, kavramaları da savunmak zorunda bırakıyor.
O tavır, her ne ise, 'muhafazakârlığın' bir zarureti olarak görünüyor, muhafazakârlığın adeta varlıksal, ayrılmaz, tayin edici unsuru şeklinde ele alınıyor.
Buna neden olarak muhafazakârlığın 'özgül' bir 'ideoloji' oluşu gösteriliyor. Yanlış!
Başka ideolojiler de en az o kadar özgüldür.
Böyle bir değerlendirme muhafazakârlığa taşıyamayacağı bir bilinç durumu inşa etmektir.
Ayrıca, diğer ideolojilerle mukayese edildiğinde muhafazakârlık onlara nazaran çok daha dışa dönük bir ideolojidir. Çok daha popüler ve popülist bir tabanı vardır.
Diğer ideolojilerin içerdiği 'yabancılık' dolayısıyla 'özgüllük' boyutu daha yüksektir.
Türkiye'de muhafazakârlığın bugüne kadar süren başarısı onun daha fazla hayata ait, onunla iç içe, üretken, 'canlı' bir ideoloji olmasındandır.
Şimdi bahsettiğim yaklaşımla muhafazakârlığı içine kapamak ve ona 'bürokratik' bir tutumla yanlış pozisyonları bir 'tehdit algısı' içinde savundurmak, onu bürokratik bir ideolojiye dönüştürmek çok anlamsız bir tavırdır.
Hele Türkiye'nin hep bürokratik ideolojilerden çektiği düşünülürse...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)