Duralım düşünelim, ne yapıyoruz biz?..
Şiddetle karşıyım. Kim karşı çıkmaz, kim karşı olmaz? Kısa sureli ama yoğun bir tepkinin ardından Başbakan Yıldırım da, Sümeyye Erdoğan Bayraktar da gayet makul açıklamalar yaptılar. İş şimdi yeni bir kavşakta ilerleyecekmiş gibi görünüyor.
Beni neyin öncelikle ilgilendirdiğini belirttim.
Ama bir konuyu değerlendirirken diğer boyutlara da bakmakta yarar var.
Hükümetin bugüne kadar yeterli bir berraklıkla önümüze koymadığı o açıklamaları izleyince insan ortada bir mağduriyet olduğunu anlıyor.
Yasayla (bu veya bir başkası) o mağduriyetlerin giderilmesi öngörülüyor. Çünkü bu beraberlikler herhangi bir yasa güvencesi altında değil. Medeni Kanun haklarına tabi değil.
Böylesi bir durumun ortadan kaldırılması elbette gerekir. Fakat bu şekilde tartışma doğuracak, kıyamet koparacak bir yoldan mı olmalıdır? Bu bir.
İkincisi, bu satırları yazarken biraz araştırdım.
TÜİK verilerine göre 10 yılda 482 bin 908 kız çocuğu evlendirildi.
2015'te evlendirilenlerin 31 bin 337'si kız, 1483'ü erkek çocuğu. Bir de çocuk anneler sorunu var. 2015'te 15-17 yaş arası 17 bin 789 kız çocuğu doğum yapmış. 15 yaş altı doğum yapanların sayısı ise 244.
Yaşadığımız tartışmayla birlikte böyle bir tablo ortaya çıkınca meselenin sadece yasayla değil metotla ilgili olduğu anlaşılıyor.
Bu metot bir iş yapmayı istemek veya istememek arasındaki farkı belirler veya o fark tarafından belirlenir.
Doğru mu, doğru.
Gelenek karşımıza çıkıyor bu aşamada.
Ama bahsedilen geleneksel yaklaşımlarla daha fazla yaşamak söz konusu olabilir mi? Bundan otuz, kırk, yetmiş, seksen sene öncesindeki gerçeği öne sürüp bugünkü vahim durumu ortadan kaldırmak artık olanaksız olduğuna göre bu sorunu aşmak önce bir irade, sonra bir planlama, sonra da bir uygulama meselesidir.
Türkiye'nin, sadece bu konuda değil, hangi konu ise bahse mevzu, yapamadığı bu. Türkiye gerçekle ilişkisini yitirmiş, bir kaos içinde savrulan, rasyonel yaklaşımları yeterince önemsemeyen, metodolojilerle ilişkisini koparmış, uluslararası 'know how', süreç ve teknolojilerle bağı olmayan bir toplum, ülke, devlet şeklinde hareket ediyor. Bu sadece devlet meselelerinde değil, gündelik hayatı oluşturan her ilişkide böyle.
Duralım, düşünelim!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)