Sol gitti Avrupa çöktü...
Birçok meydan okumayla karşı karşıyayız demiş Başkan, hiç demiş, Avrupa ülkeleri arasındaki ortak zeminin bu kadar azaldığını görmemiştim. Sonra lider- lerin sadece iç sorunlar hakkında konuştuğunu belirterek, bana göre, farkında olarak veya olmayarak, meselenin bam teline basmış: 'daha önce hiç ulusal hükümetlerin popülist güçler karşısında bu kadar zayıfladığını ve bir sonraki seçimde kaybetme riskiyle felç olduğunu görmedim.'
Herkesin her şeyi dilediğinde 'fehmetme', 'tefsir' etme hakkı var mı, var, öyleyse ben de şu söylenenleri kendi meşrebimce yorumlayayım ve diyeyim ki, asıl mesele 'popülist güçlere' teslim olmaktır. 'Ortak zemin' de o nedenle kayboluyor.
İkincisi ve asıl önemlisi bu Avrupa düşüncesi homojen bir kıta tasarlıyordu. Sömürgecilik sonrası dönemde de olsa herkes Avrupa'ya gelecek ve o potada eriyip, 'Beyaz', 'ari' Avrupa'nın bir parçası olacaktı.
Bu düşüncenin ürpertici dokusu 1945 sonrasında ortaya çıkan ve tüm Avrupa'yı etkileyen sol, sosyal demokrat, sosyalist hareketle dengelendi. Açık açık yazayım, 1945 sonrasının kurumu AB bütün bu kabullerine rağmen bir sol projeydi. Bahsettiğim tasavvurun ürpertici dediğim dışlayıcı dokusunu sol yaklaşımların insancıllığı dengeliyordu.
Bu dönemde Avrupa kendini revize edebilir, çoğulcu, çokkültürlü, heterojen bir Avrupa olarak yeniden biçimlenebilirdi. Hayır, yapmadı. Tersine, direndi. Laiklik diyerek, 'Cumhuriyet' diyerek, 'değerler' diyerek direndi ve göç meselesinden göçmen krizine kadar kendi dışındaki dünyaya kapandı. Bunu sağ yaptı.
Sonuç, 'varoluşsal kriz.' Hümanist değerler üstüne kurulmuş Avrupa çöktü. Bunca göçmen, burka, başörtüsü, İslam, Müslüman meselesinden sonra gele gele bunlara sarılmış yarı Faşizan siyasetlere teşne ve teslim oldu. Başkan aslında onlardan yakınıyor. 'Popülist güçler' dediği odur. Aşırı sağ, anormal milliyetçi bir tutumla Avrupa'yı demir bir kasnakla kuşatıyor şimdi. Liberal siyasetler çöküyor.
Kısacası: önce sol bozuldu, sonra her şey...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)