Halk niye böyle yapıyor?..
Bununla birlikte 15 Temmuz sonrasında (ve öncesinde) yaşananları anlamanın ve Türkiye'deki yönetimin özelliklerini kavramanın bir çabası.
Bellaigue Erdoğan'ı 1990'lardan bu yana izliyor. Yazdığı kitapları, katıldığı tartışmaları da biliyoruz.
Bellaigue, Türkiye'deki yönetimi tanımlarken 'demokrasi' diye yazıyor.
İngilizcede kullanılan imlayı 'democracy' kullanmıyor.
Türkiye'ye (ve yönetime) ait bir özgünlük belirtmek için 'demokrasi' diyor.
Niye öyle imiş, anlamaya çalışıyor.
Tabii, o meşhur popülizm, 'seçime dayalı otoriterlik' gibi kavramlar da, Putin, Morsi, Netanyahu gibi isimler de yerli yerinde olmakla birlikte iki sebep gösteriyor.
Birincisi, müthiş bir halk desteğine sahip Erdoğan diyor. İkincisi, o desteği demokratik yöntemle ediniyor diyor. Bugünkü durum kökleri tarihte olan bir değişimin sonucudur demeye getiriyor.
Bu köşede 15 Temmuz'dan sonra altı yazı yazdım ve Türkiye'deki toplumsal değişimin, insanların tanklara çıplak yumruk ve bedenleriyle direnmesinin gerekçelerini kendimce sıraladım.
O tepki bir gecede oluşmadı. O gece uzun süren bir birikimin son hamlesiydi.
15 Temmuz gecesi Türkiye'de 'yeni bir Cumhuriyet' kuruldu.
Düğüm 'yeni' kavramındadır. Yeni'yi iki önemli unsur hazırlıyor: halk ve siyaset.
Ama o hamle halkla birlikte değildi.
Tersine, Kurtuluş Savaşı, 15 Temmuz'daki 'ya Allah, bismillah, Allahu ekber' sloganını benimseyen halk kitlelerinin gene çıplak yumruklarıyla kazanılmıştı.
Ama ertesinde, kurucu kadro, o halka ve değerlerine sırtını dönmüş, onun 'istiklal'e kavuşturmak için mücadele ettiği Hilafet'i, Saltanat'ı hatta İslam'ı lağvetmişti.
Herkes 'doğru-yanlış' tartışması yapıyor.
Bırakın onu bir yana. Olgu bu! Açıklayıcı dinamikleri Türk Siyasetinin Yapısal Analizi isimli iki ciltlik kitabımda enine boyuna yazdım.
1923'ten 1950'ye kadar. İzleyen dönemde ise her on yılda bir aynı halkın iradesi darbelerle elinden alındı, kitleler siyasetten koparıldı.
O kitleler 1970'lerden başlayarak ama özellikle 1992-2012 arasında kendilerini dönüştüren yeni bir siyasete ve sosyal yapıya kavuşturan gelişmeler sonucunda 15 Temmuz gecesi eski Cumhuriyetin yöntemini benimseyen bir alçak girişime isyan etti.
Halk siyasetten artık koparılmak istenmediğini, iradesine el konmasına tepki göstereceğini duyurmuştur. Erdoğan'ı bu sürecin içinde lideri olarak görmüştür.
Nitekim ben de o diziyi 'demokratik devrim' başlıklı bir yazıyla tamamlamıştım. Hâlâ o devrimi bekliyoruz demiştim. Diyorum.
Ne yazık ki, Türkiye'de sol, sosyal demokrat, burjuva, kentli, Batıcı, laikçi, Beyaz Türk kesim bu gelişmeyi bırakın anlamayı, görmek bile istemedi.
Ama tarih gözlerini kapayanların değil fal taşı gibi açanların yanındadır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- ‘Sondan bir önceki’ yazı... (01.09.2017)
- Kasketten atlete... (30.08.2017)
- ‘Sol’dan ‘sos’a: Bir ayrışma ihtiyacı (28.08.2017)
- Türkiye’de Macron olmak... (25.08.2017)
- Kılıçdaroğlu aday olmazsa... (23.08.2017)
- Türkiye Avrupa’nın ortasında... (21.08.2017)
- Sıradan faşizm ve radikalizm ihtiyacı... (18.08.2017)
- Gecikmiş ırkçılık hayreti... (16.08.2017)
- Üniversite yerleştirmeleri üstüne... (14.08.2017)
- Bir tatil sonrası düşünceleri... (11.08.2017)