Demokrasi metrosu, bildiğinizmetro...
Pazar günü Yenikapı miting meydanınametroyla gidip gelirken ve büyük alanıkuşatan milyonlarca insana bakarken gözümeçarpan ilk şey muhafazakar, mütedeyyininsanların çoğunluğuydu. Batılı, laikçiinsanlar da vardı. Sayıca daha az olsalar bilemevcuttular. Kesinlikle oradaydılar.
Bu çok güzel bir gelişmeydi. Nihayet aylar, yıllar sürmüş gerilimler,kutuplaşmalar, zıtlaşmalar demokrasi paydasında sönüyor, yeni bir dönem başlıyordu.
Bu yeni dönem, istense de istenmese de uzlaşmacıbir dönem olacak. Bunu epey bir süredir görüp söylüyorum.
Nedeni sadece politik değil.
***
Uzunca bir süredir, Türkiye'de 15Temmuz gecesini yaşanan demokratik atılımısosyal, siyasal, ekonomik devrimlerin,bu terim çok sert görünüyorsa, dönüşümlerinyarattığını vurguluyorum.
O dönüşümlerin içinde en önemlisi ekonomikolandır. Onu daha sonraya bırakıp sosyaldönüşüm üstünde durmak istiyorum. Çünkü Yenikapı mitingindeki bütünleşmeyio sosyal dönüşüm meydana getirmişti.
Sosyal dönüşüm aynı zamanda kültürelbir gelişmedir. Esasını hem taşradan metropolegöç oluşturuyor hem de kent içindekibüyük hareketlilik, gündelik hayat içindegörülen, yaşanan bazı kentsel düzenlemelermeydana getiriyor.
***
Bunların başında metro geliyor. Evet, metro. Herkesin sadece bir ulaşım aracı olarak gördüğü oysa sosyal dokudaki dönüştürücüetkisi her şeyden daha fazla olan metro.
Nedeni çok basit. Metro bir kentin en uçiki noktasını çok makul süreli (üstelik konforlu)bir yolculukla birbirine bağlayan tek araçtır. Metronun aynı işi yaptığı sanılan otobüstençok farklı olduğunu ayrıca belirtmeye gerekyok. Otobüsün ulaşım aracı olarak iki noktaarasında harcadığı süre daima çok uzunolduğundan alternatif araçları kullanmanınmaliyeti her zaman ucuzlar. Yani bir yereotobüsle 45 dakikaya gitmek yerine 25 dakikayataksiyle gitmek tercih edilir. Oysa metro çokhızlı ve asla taksinin yarışamayacağı bir araçolduğundan toplumun burjuva kesimlerininde kullanmaktan kaçınamadığı bir araçtır.
***
Türkiye metro yapımını yüz yıl geciktirdi. Çünkü yönetimler kentin içindeki katmanları, farklı kültürel ve beşeri coğrafyaları birbirine bağlamak istemedi. Türkiye'de, merkez yani ordu, bürokrasi ve burjuvazi toplumun geri kalanını demirden bir yumrukla yönetmek istiyordu. Bu üçlü siyaseteinanmıyor, topluma karşı devleti öneçıkarıyor, kültürel olarak da katılımıertelemek, geciktirmek istiyordu.
Kent merkezi burjuvaların varoşlar düşük gelirli insanlarındı.
Oysa 1992-2002 arasında başörtüsütartışmasıyla birlikte ortaya çıkan 'katılım' gerçeğinebizi 'kamusal alan' tartışmasıyla hazırladı.
(O tabir yanlıştı, bilinçli olarak 'devlet' anlamına gelen 'kamu' kavramı kullanılıyordu. 'Toplumsal alan' deseydik sorun daha kolay çözülecekti.) 'Alan' bir kere gündelik bilince girdi mi, katılım, paylaşım, demokrasi,çoğulculuk kavramları kendiliğinden sökün eder.
Öyle oldu. Şimdi de metrolar kentinuzak, ücra, kaplı alanlarını merkezlebütünleştiriyor. Böyle bir durumda dahafazla zıtlaşmanın, birbirine kapalı yaşamanınimkanı kalmıyor. Belki burjuvazi biraz zorlanacaktırama sonunda uzlaşma, tahammülgerçekleşecektir.
O gün ben de metro ile meydana gidip gelirken bunları düşünüyordum. Bir şey daha düşünüyordum. Cuma günü anlatacağım...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.