Doğrusu yarını bekleyip İngiltere'deki oylama sonucu ortaya çıktıktansonra yazmaktı ama bugünden bakarak da Avrupa ve Avrupa Birliği için özellikle Türkiye açısından bir şeyler söylemek hiç de yanlış olmayabilir.
Avrupa 'toprağında' son derecede ilginç şeyler yaşanıyor. Bana kalırsa, o kadar ilginç ki, daha önce yazdığım bir yazıda dile getirdiğim yargı 'ölüdür Avrupaartık' tanımı, anlayışı, öngörüsü doğrulanıyor.
***
Nasıl ölü olmaz? Bu durumu doğrulayan birkaç neden var. Ama ben ikisini belirteyim.
Birincisi, artık Avrupa demek olan AB, küreselleşmeyle birlikte ortaya çıkan gelişmelere ayak uyduramadı. Küreselleşmenin zorunlu kıldığı kurumsalyapıları oluşturamadı.
Bunun nedeni de AB'nin doğrudan doğruya bir 'Avrupa ligi' olarak tasarlanmasıydı. Eğer Avrupa sadece Avrupa'yla, 'beyazAvrupa'yla' kalsaydı bu türden sorunlaryaşanmazdı. Ama küreselleşme Avrupa'nınfarklı kültürlerle bir arada olmasını zorlayıncaasıl bu şartı ayakta tutmak için kurumlarındönüştürülmesi gerekirdi.
Bu yapılmadı. Çünkü Avrupa'nın böyle bir yaklaşımı, zihniyeti olmadığı anlaşıldı. Avrupa da bunu yaşayarak anladı ve öğrendi. Belki kendi kendisine hayret ederek ayağını suya erdirdi. Son göçmen krizi bu gerçeği ağır bir kaya olarak AB'nin sırtına yükledi.
İkinci hadise gene birinciye benzer ve onunla ilişkili bir şekilde Müslümanlık meselesidir.
Bugün Avrupa'nın akıl almaz bir İslamofobi ile sarsıldığını, çalkalandığını düşünmemek mümkün mü? Avrupa bilinç dışındaki büyük düşmanı yani İslam'ı/ Müslümanları bir kere daha keşfetti ve şimdi o 'hayaletle' çarpışıyor. İşin kötü yanı bu düşmanlığı, bu korkuyu gitgide artan bir otoriterleşmeyle yaşamasıdır. İslam düşmanlığı şimdi Avrupa'yıda vuran bir silahtır ve orayı cehennemedönüştürmektedir.
Bunlara çöken ekonomileri, tıkanmış bürokrasileri eklersek AB'nin yaşadığı kriz çok daha iyi anlaşılır.
***
Avrupa Türkiye'yi içine almıyor. Bugünkü mantık devam ederse asla almayacak. Yani, eğer Avrupa, Merkel'e koşup 'aman Türkleri almayın' diyen Sarkozy'leri yaratacak, onların önünü açacaksa Türkiye'nin önünü tıkayacaktır. Düşünün ki, bu konulardaki duygularını bunca saklamayı başarmış, çığlık çığlığa bağırmayan İngiltere bile AB ile olan ilişkisini Türkiye üstünden tartışıyor. Cameron, İngilizleri ikna etmek için 'yakın gelecekte Türkiye AB üyesiolmayacak' diye ikna etmeye çalışıyor.
Türkiye ne yapacak bu durumda?
Aslında hiçbir hazırlığımız yok. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'halk oyuna sunarız, ona göre hareket ederiz, başvurudan bu yana 53 yıl geçti, hiçbir şey olmadı' yaklaşımını tartışmak gerekir, iki yanıyla da. Bu satırları Paris'ten yazıyorum. Türkiye, Avrupa'nın her yerindemevcut. Bütün kurumlarında mevcut. Ama AB'nin üyesi değil.
Bu şartlar altında Avrupa ve AB devam etse ne olur etmese ne olur demiyorum. Avrupa devam etmeli. 'Yaratılmış', inşa edilmiş bir kavram olsa da, bütün eksiklerine rağmen 'Avrupa düşüncesi' önemlidir. Türkiye'nin de kendisini bu gerçekle yoğurması gerekir. Belki zor ama doğrusu bu.
Önce, bilsek de İngiltere'deki sonucu görelim, sonra devam ederiz...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.