Türkiye siyasetinde tekil örneklerdenbüyük genellemeler çıkarmak âdettendir.Mesela son zamanlarda İstanbulBelediye Başkanlığı'ndancumhurbaşkanlığına gidilebileceğisıkça tekrarlanıyor.Halbuki bununörneği ülke tarihinde tektirama neredeyse sorgulamadankabul edilenbir önerme halini almıştır.Yine mesela mağdurolmanın siyaseten yararlıolduğu söylenir amahalbuki 28 Şubat mağduriyeti Erbakan'ın pekde lehine olmamıştır. Buna benzer başka hatalıgenellemeler çokça bulabilirsiniz.
Son günlerde ben bunlardan iki tanesine kafayı taktım. Birincisi başörtüsü meselesini siyasi bir istismara indirgeme alışkanlığı. İkincisi ise CHP'nin başörtüsü meselesinde ilerleme kaydedebileceğine dair anlamsız beklenti. İkisi de siyaseti basit bir pragmatizme indirgeme eğiliminin sonucudur. Ve ikisi de yanlıştır.
Siyasette tabii ki pragmatik olmak için geniş bir alan vardır. Fakat bir de siyasetin gerçek zemini vardır. Birinci eğilimi Kılıçdaroğlu'nun başörtüsü çıkışında gördük. CHP ve çevrelerinde sıkça tekrarlanan ve anladığımız kadarıyla inanılan bir söylemdi bu. "Başörtüsünün gerçekbir siyasi gündem olmadığı", "biristismar konusu olduğu" söylenirdi. Bu mantıkla Kılıçdaroğlu, sözüm ona bu rantı AK Parti'nin elinden alacaktı. Başörtüsü meselesinin AK Parti ve seçmen için son derece "gerçek bir talep" olduğunu hiçbir zaman anlamadıkları için AK Parti'yi burada sıkıştırabileceklerini sandılar ve kendi kurdukları tuzağa düştüler. Erdoğan karşılarına Anayasa referandumuyla çıktığında ne yapacaklarını şaşırdılar.
Şimdi bazı sivri zekâlılar buna da yeni bir pragmatizm ve indirgemecilikle yanıt bulduğunu sanıyor. Neymiş? CHP kolayca "evet" oyu verebilirmiş. Böylece Anayasa değişikliği referanduma gitmeden kabul edilirmiş. Ortada bir sorun da kalmazmış. Bunları söyleyenler de genelde CHP'ye yanlayan tipler. Ama bunların CHP'yi hiç tanımak gibi bir gayretleri olmadığını düşünüyorum. Belki de CHP'yle ilgili olarak kendilerini kandırmak istiyorlardır. Bilemem. Ama CHP gerçekliğine çok uzak olduklarını düşünüyorum.
Çünkü CHP'nin başörtüsü derdibitmedi, bitmeyecek. Belki PKK derdi yok.Belki ekonominin geleceği derdi yok. Belki dışpolitika derdi yok. Ama CHP'nin hâlâ birbaşörtüsü derdi var. Ve aslında CHP'yi ayaktatutan tek şey başörtüsü konusunda ortayasaçılan dine ve dindara bakış açısıdır. Ne dediklerinebakmayın. CHP her şeyle barışsa dabaşörtüsü meselesiyle barışamayacaktır.
Eğer Türkiye siyasetini çok basitleştirmek istiyorsanız, bence diğer faktörleri bir kenara bırakın ve başörtüsü gibi dini değerleri içeren faktörlere bakın. Bence siyaseti en doğru sadeleştirmenin yolu buradan geçer.
Hatta diyebilirim ki, Türkiye'deki siyasipartileri tek başına başörtüsü meselesiüzerinden bile sınıflandırabilirsiniz.Ortaya bir çizgi çekin. Başörtüsüne özgürlüğünügerçekten savunanlarla pragmatik olarak savunuyormuşgibi yapanları çizginin iki tarafınakoyun. Türkiye'deki siyasetin temel dinamiklerinianlarsınız. Karbon testi gibidir başörtüsü.Gerçektir. Ve herkesin içindekini sonuna kadarsaklayamayacağı bir alandır. İşte bu nedenle debüyük bir meydan okumadır. İşte bu nedenle deönümüzdeki aylar birincil gündemimiz olmayadevam edecektir.
Bırakın 2023 seçimlerini etkilemeyi, Türkiyesiyasetinin geleceğini tayin edecektir.Dikkatli izleyin derim.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.