ABD Başkanı Biden'ın ulusal güvenlik stratejisi yayınlandı. Ronald Reagan döneminden bu yana her iki yılda bir başkanların yayınladığı bu belgelerde Amerika'nın dünya siyasetine bakışı ve kendi güvenlik siyasetinin temelleri bulunabilir. Bu belgeler tabii ki ABD'nin gizli planlarını falan içermez. Ama dünyaya niyetlerini genel çerçevesiyle beyan eder. Bu belgeler aracılığıyla ABD, dünyaya seslenir.
Biden döneminin temel parametrelerinin neler olacağı da merak konusuydu. Bu belgeyle artık açık hale geldi. Fakat çok yeni bir bilgi var mı diye sorarsanız bizi şaşırtacak derecede önemlibir haber olduğunu söyleyemem. Biden'ın bu zamana kadar hatlarını çizdiği yaklaşım daha net bir biçimde ortaya çıkmış diyebilirim.
Belgeye göre ABD kendi gücünükorumaktan ziyade artırmaya odaklanmışgibi görünüyor. Ama bunun içindünya sisteminde bir değişim-dönüşümöngörmüyor. Aksine dünyanın yerindesaydığı ve ABD'nin büyüdüğü bir senaryoyutercih ediyor. Büyümeden kasıt,sadece ekonomik büyüme de değil.Amerikan ordusunun modernizasyonumeselesi kendine geniş bir yer bulmuş.
Biden yönetimi bu amaçlara ulaşmak için uluslararası siyasette demokrasi fikrini işlemeye devam edecek. Fakat demokrasinin yaygınlaştırılması için yumuşak veya şiddet içeren herhangi bir adım atmayacak. Amerika bu konuda pasif bir örnek olarak kendini tarif ediyor. Bu yönüyle Amerikan dış politikasında demokrasi gibi kavramların görünürlüğünü artırsa da etkisini yitireceğini düşünebiliriz. Çünkü özünde ABD, dünyanın geri kalanında liberal değerler ve demokrasiyi genişletme hevesinde olmayacak.
Diğer ülkelerle ilişkilerini konu bazlı ve bölgesel gelişmelere göre şekillendireceğini beyan ediyor. "Dostlarla işbirliğiniartırmak" ve mümkün olduğunca "dostlara daha fazla sorumlulukyüklemek" fikri Obama ve Trump dönemlerinde olduğu gibi devam ediyor. Dost olmayan ülkeler ise ikiye ayrılıyor. Rusya gibi şiddete başvuranlara karşı sınırlandırma ve dengeleme siyaseti izlenecek. Çin gibi ekonomik rakiplere karşı da ekonomik rekabet politikası güdülecek. Bu ülkelerle bile jeopolitik sorunlar doğduğunda ortak zeminlerde çözüm arayışları ortaya konulacak.
Bu ifadeleri fazla havalı ve gerçeklikten uzak bulabilirsiniz. Sonuçta ABD'nin ortak zemin ve işbirliği arayışında olmayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Çin ve Rusya gibi büyük güçlere karşı daha kışkırtıcı tavırlar takınacağını düşünüyorsanız da haklısınız. Zaten ortak çözüm arayışı lafın gelişi itibarıyla ve nezakettendir. Ama bu ifadeler iki noktayı açıkça ortaya koyar. Bir, ABDRusya'yı düşman gibi tarif ederkenÇin'i hâlâ düşman gibi tarif etmemeeğilimi göstermekte. Bu önemli. İki, ABD ortak çözüm arayışı derken aslında savaştan uzak duracağını ve askeribir angajmandan kaçınmak içinher şeyi yapacağını anlatmak istiyor. Yani bu konuda da ABD'nin Obama'dan bu yana gelen tavrı değişmeyecek. Dünya siyasetindeki düzensizlik devam edecek.
Türkiye tüm belgede sadece bir kez geçiyor. O da yine bekleyeceğiniz üzere "muğlak". İyi niyet temennilerine hapsedilmiş durumda. "İlişkileri geliştirmekiçin elimizden geleni yapacağız" gibi bir taahhüt içermeyen ve ne yapacağını pek bilmeyen bir ifade. Bu nedenle yakın dönemde ABD ile Türkiye ilişkilerinin seviyesinde pek bir değişim olmasını beklememek daha doğru olur.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.