Barcelona, İstanbul'a gelirken, bu kez neyle karşılaşacağını biliyordu. Bir hafta önceki travmanın farkına varıp, "eniyi" takımla sahaya çıktılar.
Galatasaray, ilk maçı müthiş bir konsantrasyon ve mücadele ile berabere bitirdi. Bu kez arkasına taraftarını da alıp,direnme seçeneğini kullandı. Her şey yolunda gitti, öne de geçtiler. Bir rüyanın eşiğinegeldiler, taraftarlarınıda inandırdılar. Ancak hiçbir şey kendi kendine olmuyor. Beraberlik golünün sahibi 19 yaşındaki Pedri,sanki sahanın entecrübelisi gibisakin ve güvenlioynadı. Yani; karşılarında ne yapacağını iyi bilen, sonuç almayı sabırla bekleyen ve ilk hatada skorun peşine düşen bir rakip vardı. Bu atmosferi yorumlamakBerkan ile Taylan'ın işi değil.Gomis, Babel ve hatta Van Aanholtgibi daha tecrübeli oyuncuların direksiyonageçmesi, oyunu yönlendirmesi,Barcelona'ya "acaba" hissinivermesi gerekiyordu. Torrent, tekhücum aksiyonu olarak Kerem'e atılacakuzun pasları yazmış tahtaya. Oyüzden 2-1 geldiğinde, oyunun değil,olası bir duran topun peşine düşebildiler.Mostafa'nın yedek başlaması, uzatmalaradiri bir forvetle gitmek istediğindenmuhtemelen. Ancak Gomis'inböylesine yetersiz-etkisiz olacağı kimseninaklına gelmedi. Gruptan yenilgisizçık, süreçte aldığın tek yenilgi ileelen... Mücadele ile kalite arasındakiince çizgi aslında. Kimse Galatasaraytakımına "Barcelona'ya nasıl elenirsin"diyemez. Ancak iki maçta dayaptıkları sadece "zorluk" çıkarmaktı.Torrent'in planı da buydu. Olmadı.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.