İlk yarı bittiğinde Ersun Yanal'ın "kaleyegidemeyen takım" yaptığı konusundahemfikirdik. Dört ön libero ileoynaması bir yana, takımın taşlarıyla daoynadı. Kruse'yi sola, Tolga'yı sağa alıp,Ozan Tufan'ı forvet arkasında deniyordu. Olmadı elbette.
Rodrigues hamlesiyle oyuna hareket geldi. Peş peşe ofsaytlar da peşinden. Gaziantep biraz önde oynamak isterken, çizgi defansıyla tuzağa düşürdü birçok atağı. Ama riskli taktik, Fenerbahçe'ninkaçan diğer pozisyonlarını da üretti;o ayrı…
Ozan Tufan-Gustavo ikilisinin, Emresiz dönemdeki verimi yüksekti. Hem Emre, hem Kruse'yi tahtada ilk on bire yazdığınızda, Tolga Ciğerci de kaçınılmaz oluyor. "Neden?" diye sormayın, koşu açığını kapatmak için, o tempoya ihtiyacınız var. Daha "yaratıcı" oyuncular ile, daha çabuk sonuca gitmek istedi belki de Ersun Hoca. Ama takım DNA'sı açıklardan gelmeye programlı. İsla'nın orta ayarı bozulmuş, Dirar elindengeldiği kadar sol bek. Belki tahtayayazdığınızda uygun geliyor amasahada işler yürümüyor böyle.
Kruse'nin golü rahatlattı Fenerbahçe'yi. Alman oyuncu kötü izler bıraktığı ilk periyodun ardından, daha istekli sahadaydı. Üstündeki baskıyı atması için bu gole de çok ihtiyacı vardı. Birdenbire maç bitti sandılar.
Deplasmanda, üstelik öndeyken kontradan pozisyonlar vermesi mantıksız esasında. Üstelik Emre ve Gustavogibi iki tecrübe abidesi de ortasahayı yönetiyor. Gol pozisyonu olmayan bir durumda Muriqi kolunu kullanıyor, sarı kart görüyor, cezalı oluyor. Kaleci Altay yakında arkadaşı varken, kalesine 40 metre mesafedeyken topu taca vuruyor. Sonra Ersun Yanal'a kızıyoruz veya Fenerbahçe'nin oyun düzenini konuşuyoruz. Ya biz normal değiliz, ya da normallik hükmünü kaybetti.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.