CHP'de bir kıpırdanmadır gidiyor. Pek bir mahcup. Fakat arzulu bir kıpırdanma bu.
Bundan 3 yıl önce böyle değildi. Arzu düzeyi yine tavandaydı, fakat mahcubiyet yoktu.
Muharrem İnce, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sadece 9 gün sonra adaylığını açıklamıştı. Hem de zehir zemberek sözlerle. "Partimdediktatör istemiyorum" deyip bayrak açmıştı.
Sonrası malum. 415 delegenin oyunu alsa da, Kılıçdaroğlu'nun gerisinde kaldı.
Muharrem İnce şimdi de kurultay çağrısı yapıyor.
"Sokakta değişim talebi var,yönetimde değişim istiyoruz"diyor. Ama pek bir titrek söylüyorbunu. Geçmişteki bıçkınlığından eser yok.
CHP'de kanı kaynayanlardan biri de Deniz Baykal. O da pek bir mahcup, pek bir titrek."Genel başkan 2019'da adayolmayacaksa hemen kurultaya gidilipaday olacak birisinin genel başkanseçilmesi gerekir" dedi.
Baykal, kendine göre zekice bir parti içi muhalefet kanalı bulduğunu düşünmüş olmalı. Peki ya Kılıçdaroğlu "olabilirim,hele o günler bir gelsin" dediğinde ne olacak?
Neyse bakarsınız bu kıpırdanmadan bir başkaldırı doğar. Yeni bir parti yönetimi çıkıverir karşımıza.
Kemal Kılıçdaroğlu bunu çok erkenden gördü. Eğer referandumdan evet çıkarsa koltuğun tehlikeye gireceğini biliyordu.
Şimdi bununla halleşmek zorunda.
Kılıçdaroğlu, bu halleşmeyi parti içinde, demokratik bir rekabet ortamında yapmaya cesaret edebilir mi? Hiç sanmıyorum. Hem de CHP içindeki muhaliflerin bu paramparça haline rağmen. Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki kıpırdanmalara cevabı net. Bir o kadar da haşin! "Parti içinde kavgaedeni kapının önüne koyarım" diye kükrüyor Kılıçdaroğlu.
Cumhuriyet gazetesinden bir yazar "Kemal Kılıçdaroğlu parti içindekidengeleri bozmamak adına ne İsa'ya,ne Musa'ya yaranabiliyor" demiş. Aynı yazar, "bu durum parti içindeki kilitlenmeyipekiştiriyor" da demiş.
CHP içinde bir kilitlenme olduğu muhakkak. Bir siyasetsizlik, bir acziyet.
Fakat bu kilitlenmenin ne mevcut yönetimle, ne de görünürdeki alternatiflerle aşılma imkânı yok. CHP'nin sorunu belli. Bir, HDP'lileşmek. İki, yerli ve milli siyasetesırtını dönmek. Üç, FETÖ'nün stratejilerinealet olmak, söylemlerininpapağanına dönüşmek. Dört, Avrupa'dan,Batı'dan işaret almadanhareket etmemek. Beş, sokak kalkışmalarındanmedet ummak. Altı, mezhepçilik yapmak. Yedi, siyasi olaylara marjinal, radikalbir sol örgüt gibi yaklaşmak. Sekiz, mızıkçılık yapmak. Dokuz, korku siyasetinden vazgeçmemek. On, kara propagandayı, yalanı siyasaliletişiminin merkezine koymak.
Bu haliyle CHP toplumun merkezine seslenebilir mi? Bu haliyle CHP bir iktidar alternatifi olabilir mi? Olamaz.
Hele ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AK Parti'nin başına geçeceği bir siyasi konjonktürde!
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu yeni duruma cevabı ne? "Cumhurbaşkanı artıkTürkiye'nin değil, kendisine oy verenlerinCumhurbaşkanı'dır." Sanki Erdoğan, 2014 Ağustos'unda halkın yüzde 52'sinin oyuyla seçildiğinde onu tanımış, ona saygı göstermiş, ona Cumhurbaşkanı gibi muamele etmişti.
Cumhurbaşkanının TBMM'deki yemin törenini dahi protesto etmişti Kılıçdaroğlu.
"Altın klozet" yalanıyla, Erdoğan düşmanlığı yaparak kendisini büyütmeye çalışmıştı.
Bugün de aynısını yapıyor. Fakat kendisini büyütmek için değil, koltuğunu korumak için.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.