Bitmedi elbette. Mesafe aldık. Alıyoruz.
Ancak hâlâ bitmiş bir mücadeleden bahsetmiyoruz, bahsedemiyoruz.
Fetullahçı Terör Örgütü çözülmeye devam ediyor. Önemli bilgiler, belgeler ve bağlantılar elde ediliyor. Bu bilgiler ortaya çıktıkça bu terör örgütünün devletin bekası, milli birlik ve bütünlüğümüz için ne denli büyük bir tehdit olduğu daha net anlaşılıyor.
Daha yenilerde Adil Öksüz'ün peşine düşen ekibin başındaki ismin FETÖ mensubu olduğunu öğrendik. Bu bile tek başına bu örgüte karşı neden teyakkuz halinde olmamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Zaman zaman altını çizdiğim, 24 Haziran seçimlerinden sonra ise artık çok daha önemli hale geldiğine inandığım iki hususu hatırlatmak istiyorum.
***
Türkiye'nin yeni güvenlik konsepti çerçevesinde geliştirdiği terörü kaynağında yok etme stratejisini FETÖ için işletmenin vakti gelmiştir. FETÖ her nereden kaynaklanıyorsa artık oraya odaklanmak zorundayız.
Yenilerde 15 Temmuz darbe görünümlü işgal girişiminin organizatörlerinden FETÖ'cü Kemal Batmaz'ın FetullahGülen'le yaptığı telefon görüşmelerinin tespit edilip ABD'ye gönderilmesi hayli önemli bir adım. Bu kuşkusuz Fetullah Gülen'in iadesi konusunda Türkiye'nin eline sağlam bir koz daha kazandırmış oldu.
Fakat hepimiz meselenin esasında hukuki mesele olmadığını, Türk-Amerikan ilişkilerinin siyasi boyutuna dair bir mesele olduğunu biliyoruz. Bu noktada 24 Haziran seçimleriyle birlikte Türkiye'nin elinin çok daha güçlendiğini de vurgulamak durumundayız.
Bu fırsatı iyi değerlendirmek ve FETÖ ile mücadele namına kullanmak şart.
Dahası bu terör örgütünün kaynağında kurutulabilmesi için ABD başta olmak üzere etkin olduğu ülkelerdeki faaliyetlerinin yakından izlenmesi ve büyük devlet refleksiyle bu faaliyetlerin engellenmesi için yoğun diplomatik ataklar yapılması gerekiyor. Yeni dönemde benim Dışişleri Bakanlığı'ndan öncelikli beklentim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın FETÖ ile mücadele vizyonunu bütün dış temsilciliklerimizde hayata geçirmesidir.
FETÖ ile mücadele tali bir mesele değildir, bu ülkenin bekasıyla ilgili en temel meselelerden biridir. FETÖ, PKK'dan ve DEAŞ'tan daha tehlikeli bir örgüt olduğunu bugüne kadar ziyadesiyle ispatlamıştır.
Elbette bu, devletin PKK'ya yahut bir başka terör örgütüne karşı mücadelesini savsaklaması anlamına gelmez. Fakat devlet elitlerinin yeni dönemde FETÖ ile mücadeleyi öncelikli mesele görmeleri elzemdir.
***
Altını çizmek istediğim ikinci husus da şudur. FETÖ sivil yapılanması ve mahrem yapılanması olan bir terör örgütüdür. Yeni dönemde bu örgütün mahrem yapılanmasına çok daha fazla odaklanılması ve örgütün tam da o noktadan çökertilmesi gerekmektedir.
Örgütün sivil yapılanması önemli oranda deşifre olmuşsa da, mahrem yapılanmasının hâlâ tam anlamıyla afişe edilemediğini vurgulamamız gerekir.
Önümüzdeki 5 yılı FETÖ ile mücadele bağlamında da bir fırsat olarak görmeli ve bu örgütün başını ezmeliyiz. Ezmeliyiz ki bir daha hiçbir kapalı yapı böylesine bir ihanete kalkışmaya cesaret edemesin!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.