24 Haziran seçim sonuçları hem iktidar hem muhalefet için önemli dersler içeriyor. Bu derslerin alınması bir yandan imkân, bir yandan niyet meselesi. AK Parti bu imkâna da, bu niyete de sahip. Muhalefet partileri ise ciddi zorluklarla karşı karşıya. Dahası bu zorlukları aşmak, seçmenin verdiği dersleri almak noktasında istekli olup olmadıkları da tartışma konusu.
Her şeyden önce şu tespiti yapalım. Bu seçim sonuçları Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan için büyük bir zaferdir. AK Parti %42.5'lik oyla milletvekili seçimlerinde de birinci olmayı başardı. Dahası AK Parti'nin dahil olduğu Cumhur İttifakı Meclis'te 342 sandalye elde ederek önemli bir başarı elde etti. Bununla birlikte AK Parti Meclis için koyduğu hedefin altında kaldı, salt çoğunluğu yakalayamadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim gecesi yaptığı konuşmada bu duruma dikkat çekerek "milletimizin sandıktapartimize verdiği mesajıda aldık. Önümüzdekidönem, milletimizin karşısınatüm bu eksikliklerimizitamamlayarak çıkacağımızdanemin olunuz" ifadelerini kullandı.
Erdoğan siyasetinin en önemli özelliği iktidarda kendisini yenileyebilmesi, süreklilik içinde değişimi başarabilmesidir. Bu çerçevede AK Parti'nin bu seçim sonuçlarından ders çıkaracağına, hem 2019 yerel seçimlerine, hem de 5 sene sonrasına bu çıkardığı dersler ekseninde hazırlanacağına benim bir şüphem yok.
Peki ya muhalefet? İşte orada ciddi şüphelerim var. Muhalefetin 24 Haziran seçim sonuçlarından ders çıkarma, kendisini yenileme noktasında iştiyak sahibi olduğuna ilişkin hiçbir emare yok karşımızda. Bu durumun nedenleri neler? 1) Bunun en önemli nedeni muhalefetin son 5 yılda içine düştüğü ve bir türlü kurtulamadığı siyaset karşıtlığı. Gezi kalkışmasıyla başlayan, 15 Temmuz darbe girişimiyle taçlanan süreçte muhalefet hep yanlış yerde durmuş, demokratik siyasetin yanında değil, karşısında konumlanmıştır. Ne acıdır ki muhalefet, terör örgütlerinin saldırılarını, Türkiye ekonomisine yönelik finansal atakları Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı zayıflatmak ve iktidardan indirmek bir fırsat olarak görmüştür. 2) Muhalefetin bir diğer açmazı, Erdoğan düşmanlığını bir siyasi kimliğe dönüştürmüş olması. Oysa bu seçim de gösterdi ki bu ülkede Erdoğan düşmanlığı üzerinden sahici bir siyasi başarı elde etme imkânı söz konusu değil. 3) Muhalefet son 5 yılda öylesine sert bir siyasi kampanya yürütüyor ki bu durum kendi kitlesini radikalleştiriyor. Muhalefet partileri karşısındakini rakip değil düşman gören bir anlayışla hareket ediyor. Bu da bu seçimler öncesinde gördüğümüz üzere öfkeli kalabalıklar yaratıyor. Bu öfkeli kalabalıkların varlığı sadece demokratik siyasal rekabete ve müzakere kültürüne zarar vermiyor, aynı zamanda muhalefet partilerinin hatalarını görüp yeni adım atmalarını da engelliyor. 4) Muhalefet partilerinin bir diğer zorluğu terör örgütleriyle aynı karede fotoğraf vermeye devam etmeleri, özellikle FETÖ'nün söylemlerini kullanarak muhalefet yapmaya çalışmaları. FETÖ 2010 sonrasında bürokratik alana hükmetmenin yetersiz olduğunu düşünmeye başlamış ve siyasal alanı tahakküm altına almaya çalışmıştır. Bu süreçte ne yazık ki muhalefet FETÖ'yü bir fırsat olarak görmüştür. Erdoğan ise FETÖ'nün AK Parti'yi kuşatmasına müsaade etmemiş 2013'ten sonra FETÖ'ye karşı açık bir savaş vermiş, bu savaşı da kazanmıştır. 5) Muhalefet partileri, yerli ve milli bir siyasi çizgide yer alamamış, ülke menfaatlerini kendi menfaatlerinin önünde tutamamıştır. Ne yazık ki dışarıdaki Türkiye düşmanlarıyla, devlete ve millete karşı faaliyet yürüten terör örgütleriyle aralarına mesafe koyamamıştır. 6) Muhalefet partileri yapıcı siyaset yerine yıkıcı siyasete yönelmiş, ülkenin göz önünde bulunan kazanımlarını inkâr eden bir politika yürütmüştür.
Muhalefet bu hatalarını görür mü, muhalefet krizimiz aşılır mı? Hele şu iktidar kavgalarını bir bitirsinler. Bakalım neler olacak?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.