Bu devran dönecek!
Yenikapı'da muhteşem bir topluluk vardı. O kadar sıcağa, toplantının Ramazan ayında ve iş saatleri içinde gerçekleşiyor olmasına rağmen meydan hıncahınç doluydu. Meydandan verilen en önemli mesaj, Türkiye'nin Filistin'i hiçbir zaman yalnız bırakmayacağı, Kudüs'e sahip çıkmaya devam edeceği mesajıydı. Cumhurbaşkanı Erdoğan net biçimde dünyaya "Kudüs nöbetini artık biz devralıyoruz" demiş oldu.
Bildiride açık ve net biçimde Filistin topraklarındaki vahşetin nedeninin "işgalci güç İsrail" olduğu vurgulanıyor, İsrail'in uyguladığı mezalimin ABD desteğiyle sağlandığının altı çiziliyor. Bildiride uluslararası topluma, uluslararası kurumlara İsrail'in zulümlerinin durdurulması, Filistin devletinin resmen tanınması noktasında yapılan çağrı dikkat çekici. Bu çağrıdan daha dikkat çeken husus ise Filistin halkının korunması için bir uluslararası barış gücü kurulması talebinin dile getirilmesi.
Bu bildiriyle birlikte ilk defa İİT'nin bir metninde Filistin davasına sahip çıkmak amacıyla birtakım ekonomik tedbirlerden ve kısıtlamalardan bahsedildiğini de görüyoruz. Bildiride "Üye devletlerden, Genel Sekreterlikten, İİT alt organlarından, ihtisas ve bağlı kuruluşlarından Kudüs-ü Şerif'in işgalci güç İsrail tarafından ilhakını tanıyan, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs-ü Şerif'e taşıma kararını izleyen ülke, makam, parlamento, şirket ve bireylere ekonomik kısıtlamalar uygulanması amacıyla gerekli önlemleri almaları ve işgal altındaki Filistin topraklarındaki İsrail sömürgeciliğini kutsayan her türlü önlemle mücadele etmeleri" talep ediliyor.
Bütün bunların yanında nihai bildirideki iki unsurun daha kayda geçirilmesi gerektiği kanaatindeyim. İlki İsrail'in "sömürgeci ve saldırgan rejimi"nin 14 Mayıs'ta Gazze'de gerçekleştirdiği katliamda dahli bulunan faillerin cezalandırılması talebi. İkincisi ise şu anda sayıları 5.3 milyonu bulan Filistinli mültecilere sahip çıkılması için kurulan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın (UNRWA) desteklenmesi çağrısında bulunulması ve üye ülkelerden bu konuda daha fazla destek istenmesi.
İsrail lobisinin güdümündeki Batı medyası şu anda İsrail'in cürümlerini, katliamlarını meşrulaştırmak için yoğun gayret sarf ediyor. Meğerse İsrail sınırlarını koruyormuş! Sınır güvenliği söz konusu olduğunda insan canının bir önemi yokmuş! Hangi sınırlar? Filistin'in işgal edilmiş toprakları üzerine kurulmuş gayrimeşru sınırlar mı?
Hem hatırlar mısınız, Bugün İsrail'in katliamlarını meşrulaştırmak için çırpınanlar daha dün kendi meşru sınırlarını PKK'ya karşı, DEAŞ'a karşı savunan Türkiye'ye demediklerini bırakmıyorlardı.
Oysa Türkiye'nin karşısında elinde ağır silahlar olan teröristler vardı. Peki ya İsrail'in karşısında kim var? Elinde bayrak sopası olan masum Filistinliler. Bu devran dönecek inşallah!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)