28 Şubat darbesi bu yıl bir kez daha hatırlandı, hatırlanıyor.
Neden olduğu zulümler, yarattığı tahribatlar bir bir ortaya seriliyor.
Konuşanlar, sesini duyurabilenler maruz kaldıkları adaletsizlikleri haykırıyor.
Onlar hem kendi acılarını dillendiriyor, hem de incitilen, örselenen, zulme maruz bırakılan sessiz yığınların hissiyatına tercüman oluyorlar.
***
Kötü olan ne biliyor musunuz?
Birilerinin hâlâ gönül rahatlığıyla 28 Şubat zulmünü yok sayması.
Büyük bir özgüvenle dönemdeki acıları, sistematik aşağılanma duygusunu görmezden gelmesi.
Evet, 28 Şubat dindar toplum kesimlerinin sistematik bir aşağılanmaya tabi tutuluşundan başka bir şey değildi.
Bunun görmezden gelinmesi bu milletin hafızasını, acılarını yok saymak, onu bir kez daha adam yerine koymamak demek.
Gelgelelim bundan da kötüsü var.
Bazı örgütlü grupların 28 Şubat'ı, o dönemdeki uygulamaları açık açık savunması.
Sözüm ona anti-emperyalizm adına, sözüm ona FETÖ ile mücadele adına dindar toplum kesimlerine açılan savaşı meşrulaştırmaya çalışması.
Defalarca söyledim bir kez daha söyleyeceğim.
FETÖ'ye sadece bu memlekette değil, dünyanın birçok yerinde alan açan başlıca saik 28 Şubat dönemi uygulamalarıdır.
FETÖ'yü ABD'nin kucağına iten de, devletin içinde gizli ve sistematik biçimde örgütlenebilmesine imkân tanıyan da 28 Şubatçıların ta kendileridir.
Bu ülkenin yerli ve milli insanları, dindar toplum kesimleri devletin, kamusal alanın dışına itilirken FETÖ'ye alan açıldı.
Bütün bunlar da dışarıdan emirle yapıldı.
Sömürgecilerin buyruklarından biriydi 28 Şubat darbesi.
28 Şubatçılar emperyalizme uşaklık edenlerin ta kendileriydi.
Emperyalistlerle işbirliği yaparak sıradan Müslümanlara saldırmışlar, gerçek düşmanlarla işbirliği yapıp dindar insanları ötekileştirmişlerdi.
***
Neyse ki sadece hatırlanmıyor 28 Şubat.
Onunla yüzleşme talebi de gür sesle dile getiriliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gün önce Cezayir'de 28 Şubat'la hesaplaşma bağlamında bizlere aynen şunları söyledi:
"Sendikalar, medya, iş dünyası... O dönem 'Beşli Çete' mi ne diyorlardı? O süreçte neler yapıldığını benden çok daha iyi biliyorsunuz. Ama bunlara hiç mi hiç dokunulmadı şu ana kadar. Tamamen es geçildi. (...) Bizim tek arzumuz, adaletin tecelli edilmesidir. O zaman verilmiş kararlarla mağdur oldukları için haklarını arayan insanlar var. Bedel ödemesi gerekenler buyursunlar bedelini ödesinler. O süreçte, köşelerinden çok rahat, indirenler bindirenler vardı. Bizim muhtarlığımıza kadar uğraşanlar vardı. Biz adaletin tecellisinden başka bir şey istemiyoruz. Nitekim hak geç de olsa tecelli ediyor. İnanıyorum ki yargı, adalet beklentisi içinde olan mağdurların haline çare olacaktır..."
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha milletin, vicdanın sesi olarak bir çağrıda bulunuyor esasında. Yargıyı da bu hesaplaşmayı çok daha kapsamlı biçimde yapmaya davet ediyor.
Evet 28 Şubat'ın darbeci askerleri yargılanıyor.
Ancak 28 Şubat sadece askerler eliyle yapılmadı.
Kimler eliyle yapıldığı ise çok uzağımızda değil, gazete arşivlerinde orada öylece duruyor...
***
Unutmayalım.
Bir nesile, bir kesime kıyım projesiydi 28 Şubat.
Hedef Türkiye'ydi.
Bağımsız, büyük Türkiye.
Şükürler olsun ki başarılı olamadı...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.