CHP’nin tek adam rejimi
8 senedir o koltukta oturuyor Kılıçdaroğlu. 8 senede 8 seçim kaybetmesine aldırmamak lazım. Sonuçta o bir şampiyon! Önemli olan parti genel başkanlığı!
Kemal Kılıçdaroğlu sonrasında CHP günden güne radikalleşiyor. Buna uygun olarak da parti günden güne merkezden uzaklaşıyor, marjinalleşiyor.
Sekiz yıllık süreçte CHP HDP'yle yakınlaştı. Daha doğrusu HDP zihniyetini kendi içinde yeniden üretti. Parti yönetimi parti tabanını da bu yönde dönüştürmeye başladı. DHKP-C gibi örgütlere sempatiyle bakan isimlerin parti yönetiminde giderek etkinliklerini artırdı. CHP'nin bugün devleti soykırım yapmakla itham eden, devlete PKK'yla mücadelesi dolayısıyla seri katil diyen, FETÖ'cü darbeci askerlere destek veren bir İstanbul il başkanı var.
CHP daha önce olduğu gibi 2010 sonrasında da siyaset dışı, gayrimeşru unsurlardan fayda sağlamaya çalıştı. Tarihi boyunca ordudan, yüksek yargıdan medet uman CHP 2010 sonrasında terör örgütlerinden de medet umar hale geldi. FETÖ ve PKK'dan yararlanmaya çalıştı. Halbuki bu terör örgütleri kendilerini, mesajlarını meşru siyasal zemine taşımak için CHP'yi kullandı. CHP, Türkiye siyasetine yönelik her müdahalede siyasetten yana değil, siyaset karşıtı unsurlardan yana tavır aldı.
Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı sonrasında CHP, siyasal misyonunu Erdoğan karşıtlığı olarak tanımladı. Bu karşıtlık zamanla düşmanlığa, bu düşmanlık da yeni CHP'nin kimliğine dönüştü.
Bu sekiz yıllık süreçte pozitif bir siyaset yerine korku siyasetini tercih etti CHP. Kemal Kılıçdaroğlu güya toplumun bütün kesimlerine sesleneceği iddiasıyla ortaya çıkmıştı. Gelgelelim gün sonunda toplumun büyük bir kesimini karşısına aldı. Ülkedeki Batıcı azınlığın yaşam tarzını korumayı kendisine görev bildi.
Önümüzdeki dönemde CHP HDP ile birlikte hareket etmeye devam edecek. Türkiye'nin Zeytin Dalı Harekâtı ve Suriye krizinde takındığı aktif tutum CHP'yi de HDP'yi de aynı oranda rahatsız ediyor. Bu rahatsızlık üzerinden sözüm ona yeni bir siyasal alan yaratmaya çalışacaklar. Sokağı hareketlendirmenin yoluna bakacaklar.
Türkiye'nin iki büyük imkânını, sahip olduğu milli seferberlik ruhunu ve güçlü siyasal liderliğini elinden almaya çalışıyorlar. Bunlardan birini başarsalar kâr hanesine yazacaklar.
Fakat soru şu. Bu kâr kimin kârı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)