Türkiye güç gösterdikçe akıllarını başlarına topluyorlar
Günden güne PKK/YPG yıpratılıyor, ÖSO ilerliyor. Afrin özgürleştirildiğinde PKK'ya ve onun destekçilerine büyük bir darbe vurulmuş, terör koridoru projesi önemli oranda zayıflatılmış olacak.
Sahada hareketlilik sürerken öte yandan Batı'da dikkat çekici gelişmeler yaşanıyor. Zeytin Dalı Harekâtı'ndan sonra şaşırtıcı biçimde Batı medyasında PKK ve PYD'nin aynı örgütler olduğu tezi işlenmeye başlandı. YPG'nin kıyımlarına, insan hakları ihlallerine atıflar yapılır oldu. Örneğin Almanya'nın Focus dergisi. Birkaç gün önce dergi PKK ile Afrin'deki PYD'nin farklı örgütler olmadığını, sadece farklı isimlerle anıldıklarını yazdı. Dahası Batılı devletleri de bu gerçeği görmezden geldikleri için de eleştirdi. Focus dergisi bu bilgiyi Alman iç istihbarat raporlarına dayandırarak verdiğini de belirtti. "Aynı militanlar hem PYD hem de PKK için savaşıyor. Türkiye sınırında terörist, Suriye'de ise müttefik olarak görülüyorlar." Dergide bir PKK'lı teröristin ifadesine de yer verilmiş. Bakın ne demiş PKK'lı terörist:
"Ben bazen PKK bazen YPG bazen de PJAK militanıyım. Ama ismin bir önemi yok. Hepsi de PKK'ya bağlı..." Evet aynen öyle. İşte tam da bunu anlatmaya çalışıyoruz. Ancak bunun anlaşılabilmesi için belli ki sert güce ihtiyaç varmış! Yukarıdaki satırları okurken bu derginin son dönemde Batı'daki Erdoğan karşıtlığına ziyadesiyle hizmet etmiş bir yayın organı olduğunu da göz ardı etmeyin lütfen!
Her ne kadar bu yeni pozisyonu henüz üretememiş olsa da, eski pozisyonunun konforunu daha fazla sürdüremeyeceğini anladı. ABD "Suriye'de Türkiye ile görüşeceğimiz bir şey kalmadı, YPG'ye güveniyoruz" noktasından "Türkiye'yle görüşmeliyiz" noktasına geldi.
ABD başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı arama gereği duydu. Ki Erdoğan çok açık ve net biçimde "ABD başkanı beni aramadan ben onu aramam" demişti. Nitekim böyle oldu. Buna rağmen Trump o telefonu açtı. Bakmayın siz ABD'de birilerinin bu konuşmanın içeriğini çarpıtmak için uğraşmalarına.
Hepimiz biliyoruz ki bu türden görüşmeler kayıt altındadır.
Tartışmanın kolaylıkla bitebileceği bir nokta var. Kayıtlar açıklanır ve o zaman ABD dışişlerinin manipülasyonu ortaya çıkar. Ne var ki buna Türkiye'nin ihtiyacı yok. Türkiye kamuoyu Cumhurbaşkanı'na güveniyor, meydanlarda, mikrofon başında söylediğini nasıl masada da muhataplarının yüzüne vurduğunu çok iyi biliyor.
Böyle bir durum en çok ABD'ye kaybettirir.
Gerçi Time'ın son kapağına bakacak olursak ABD'nin kaybedecek de bir şeyi kalmadı. America Alone! Yalnız Amerika! Amerikan rüyasının yeni adı bu olsa gerek!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)