İnlerine inlerine...
Türkiye çok açık oynuyor. Amacını, derdini net biçimde ortaya koyuyor. Bunun bir başka örneği var mı, size sormak istiyorum. Bir lider çıksın ve ülkesinin bir hafta sonra bir askeri operasyon başlatacağını ilan etsin ve söylediği tarihte operasyon başlasın.
Öyle olmadı mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan "bir hafta içinde Afrin'e operasyon başlatıyoruz" dedi ve Türkiye Afrin'e kapsamlı bir askeri harekât başlattı. Tehditlere, manipülasyonlara aldırmadan Türkiye bu adımı attı.
Bu açıklığın, bu netliğin nedeni Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tehdidin kapsamı. Devasa bir tehdit bu. Eğer tedbir alınmaz, eğer önüne geçilmezse bırakın orta yahut uzun vadeyi, kısa vadede bu ülkeyi kaosa sürükleyebilecek bir tehdit. Türkiye'de yıllarca kan akıtmış, sömürgecilerin taşeronluğunu yapan bir terör örgütü tarafından kuşatılmaktan bahsediyoruz. Daha da vahimi karşımızdaki terör örgütünün sömürgeciler tarafından yeni bir kılığa sokularak aklanmaya çalışılıyor oluşu...
Tam da bu gerekçelerle Türk Silahlı Kuvvetleri Cumhurbaşkanı'nın emriyle adım attı, teröristlerin inlerini darmadağın etti. Etmeye de devam ediyor...
***
Berat Albayrak haksız mı?
Türkiye sadece ne yapmak istediğini değil, ne yapmak istemediğini de bütün dünyaya ilan ediyor...
Enerji Bakanı Berat Albayrak'ın ifadeleri çok açık: "Türkiye olarak bizim kimsenin toprağında gözümüz yok. Bizim birileri gibi demokrasi adı altında başkalarının vatanlarını işgal niyetimiz de yok..."
Herkesten çok bölge halkı bu gerçeğin farkında. Fırat Kalkanı Harekâtı sadece bir bölgeyi terörden arındırmadı, aynı zamanda o bölgeyi sosyo-ekonomik olarak ihya etti.
Ne gariptir ki bugüne dek sadece sömürmek için askeri operasyon yapanlar Türkiye'yi eleştirmeye kalkıyorlar. Bu aktörleri çok iyi tanıyoruz. Onlar Albayrak'ın ifade ettiği gibi demokrasi ihracı adı altında bölgemizi ateş çemberine çevirenler...
Eğer ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde verilen istiklal mücadelesi olmamış olsaydı Türkiye de çoktan bu ateşin içine çekilmiş olacaktı. O zaman da yine aynı söylemler kullanılacaktı. Türkiye'ye demokrasi getiriyoruz diyeceklerdi. Halkın iradesini çiğneyecek, halktan nefret edenlere yeniden iktidar bahşedilecek, terör örgütlerinin önü açılacaktı.
Oysa oyun tersine döndü. 15 Temmuz'da güya öldürücü darbeyi vuracaklardı, ellerinde patladı. Millet duruma el koydu. Türkiye o gün bugündür de sadece içeride değil, dışarıda da yerli ve milli siyasetin meyvelerini topluyor...
***
Maskeler düşüyor
Zeytin Dalı harekâtının en önemli kazanımlarından biri de içerideki PKK destekçilerini ifşa etmesi oldu. İyot gibi açığa çıktılar. Yüzlerindeki maske düştü.
Harekâtın üçüncü gününde Cumhuriyet gazetesi terör örgütü PKK/YPG'nin basın bildirisini yayınladı. "YPG'den Zeytin Dalı Harekatı'nda verilen kayıp hakkında açıklama" başlığıyla verildi bu basın bildirisi! Metinde iki mesaj veriliyor. Bir, YPG direniyor, iki TSK sivilleri hedef alıyor!
Evet sözümona Kemalistlerin yayın organı Cumhuriyet yapıyor bunu. İlk defa da yapmıyor hani. 2015'ten bu yana bütün kritik dönemlerde Cumhuriyet gazetesi PKK'ya propaganda desteği verdi. Acaba bu desteğin arkasında ne var? Bugün bu sorunun peşine düşmeyeceksek, ne zaman düşeceğiz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)