Türkiye’nin Fransa ve Almanya hamleleri
İlişkilerin normalleşmesi beklentisi sadece Türkiye'nin beklentisi değil. Türkiye'ye karşı tutumlarıyla Avrupa'da başı çeken Almanya da dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri Türkiye ile yeni ve sağlıklı bir ilişki zemini kurulması gerektiğinin farkındalar.
Ancak önlerindeki en büyük engel, Avrupalı siyasetçilerin iç siyasette ellerini rahatlatmak için medya yoluyla ürettikleri korkular. Avrupa'da aşırı sağın yükselişi ve refah devletinin krizi siyasetçileri korku siyasetinden medet umar hale getirdi.
Bu süreçte en kullanışlı imgeler de Türkiye, Türkler ve R. Tayyip Erdoğan oldu.
Gelgelelim medyatik gerçeklik her zaman siyasal gerçeği örtmeye, yahut onu çarpıtmaya yetmiyor. ABD'nin tutumu, Ortadoğu'daki gelişmeler, Rusya'nın politikaları ve daha birçok yeni hal, eski hali muhal hale getiriyor.
Yeni dönemde ilişkilerin normalleşmesi için irrasyonaliteden rasyonaliteye, idealizmden pragmatizme doğru yol alınması şart. Türkiye'deki Batıcıların "Batı idealizmi"nin artık bir karşılığı yok.
Türkiye'nin Avrupa ile ilişkisi bundan böyle tutkuyla sürdürülebilecek bir ilişki değil, ortak çıkar perspektifiyle yürütülebilecek bir ilişkidir. Öte yandan Avrupalıların irrasyonel Erdoğan düşmanlığıyla Türkiye'ye bakmalarının bir hükmünün kalmadığını da görmeleri gerekiyor. Erdoğan, Türkiye sosyo-politik gerçekliğinin asli bir cüzü ve en önemli imkânlarından biri.
Bu ziyaret THY'nin Airbus'la, Roketsan ve Aselsan'ın Eurosam ile yaptığı anlaşmalar gibi somut sonuçlar üretmesinin yanında Türkiye'nin Avrupa için vazgeçilmez bir aktör olduğu ve bölgemizdeki krizlerin çözüme kavuşturulması noktasında Türkiye'nin desteğinin Avrupa için büyük önem arz ettiği gerçeğini ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Almanya ziyaretini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
Yine de bir süredir Fransız medyasının Alman medyasından çok daha olumlu bir bakış açısıyla Türkiye'ye yaklaştığını ifade etmemiz gerekir. Fransız medyasındaki yaygın görüşlerden biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinin büyük önem arz ettiği, zira "Türkiye'nin Suriye, Irak, Filistin, terörle mücadele, göç ve ekonomi alanlarında Fransa'nın başlıca müttefiklerinden biri olduğu"ydu. Le Monde, Le Echos, Le Point ve Quest France Türkiye ile diyalogun sürdürülmesi gerektiğini vurguladılar.
Buna mukabil Komünist Parti yayın organı L'Humanite ve merkez sağda konuşlanan L'Express "Kürtlere baskı ve tutuklu gazeteciler" yalanları üzerinden Erdoğan düşmanlığı yapmaya devam ettiler.
Öte yandan Liberation da nazire yaparcasına Erdoğan'ın ziyaretinin olacağı gün Elif Şafak'la (pardon Shafak'la) bir söyleşi yayınladı.
Ne olursa olsun. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin bütün kuşatılma ve izolasyon çabalarına rağmen oluşan boşluklardan, yeni oluşan fırsat alanlarından yararlanarak etki alanını genişletmesi kimsenin karşı çıkamayacağı bir gerçek...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)