Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan Fransa'daydı. Cumartesi de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Almanya'da mevkidaşıyla buluştu. Daha önce de bu köşede ifade etmiş, Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerini toparlamak istediğini ve yeni dönemde bunun için yoğun çaba sarf edeceğini belirtmiştik.
İlişkilerin normalleşmesi beklentisi sadece Türkiye'nin beklentisi değil. Türkiye'ye karşı tutumlarıyla Avrupa'da başı çeken Almanya da dahil olmak üzere Avrupa ülkeleri Türkiye ile yeni ve sağlıklı bir ilişki zemini kurulması gerektiğinin farkındalar.
Ancak önlerindeki en büyük engel, Avrupalı siyasetçilerin iç siyasette ellerini rahatlatmak için medya yoluyla ürettikleri korkular. Avrupa'da aşırı sağın yükselişi ve refah devletinin krizi siyasetçileri korku siyasetinden medet umar hale getirdi.
Bu süreçte en kullanışlı imgeler de Türkiye, Türkler ve R. Tayyip Erdoğan oldu.
Gelgelelim medyatik gerçeklik her zaman siyasal gerçeği örtmeye, yahut onu çarpıtmaya yetmiyor. ABD'nin tutumu, Ortadoğu'daki gelişmeler, Rusya'nın politikaları ve daha birçok yeni hal, eski hali muhal hale getiriyor.
Yeni dönemde ilişkilerin normalleşmesi için irrasyonaliteden rasyonaliteye, idealizmden pragmatizme doğru yol alınması şart. Türkiye'deki Batıcıların "Batıidealizmi"nin artık bir karşılığı yok.
Türkiye'nin Avrupa ile ilişkisi bundan böyle tutkuyla sürdürülebilecek bir ilişki değil, ortak çıkar perspektifiyle yürütülebilecek bir ilişkidir. Öte yandan Avrupalıların irrasyonel Erdoğan düşmanlığıyla Türkiye'ye bakmalarının bir hükmünün kalmadığını da görmeleri gerekiyor. Erdoğan, Türkiye sosyo-politik gerçekliğinin asli bir cüzü ve en önemli imkânlarından biri.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Fransa seyahatinin bu noktada önemli bir dönüm noktası olduğunu bir kere daha vurgulamak isterim.
Bu ziyaret THY'nin Airbus'la, Roketsan ve Aselsan'ın Eurosam ile yaptığı anlaşmalar gibi somut sonuçlar üretmesinin yanında Türkiye'nin Avrupa için vazgeçilmez bir aktör olduğu ve bölgemizdeki krizlerin çözüme kavuşturulması noktasında Türkiye'nin desteğinin Avrupa için büyük önem arz ettiği gerçeğini ortaya koydu. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun Almanya ziyaretini de bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
***
Bütün bunlarla birlikte Avrupa'da medyanın siyaseti belirleme yönündeki gayretlerinin hız kesmeden sürdüğünü de belirtmemiz gerekir. Nihayetinde Almanya başta olmak üzere Avrupa ülkelerinde FETÖ ve PKK mensuplarının da dahil olduğu Türkiye karşıtı bir lobi var ve bu lobi Avrupa medyasını besliyor. Hem ideolojik, hem ekonomik olarak...
Yine de bir süredir Fransız medyasının Alman medyasından çok daha olumlu bir bakış açısıyla Türkiye'ye yaklaştığını ifade etmemiz gerekir. Fransız medyasındaki yaygın görüşlerden biri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ziyaretinin büyük önem arz ettiği, zira "Türkiye'nin Suriye, Irak,Filistin, terörle mücadele, göç ve ekonomialanlarında Fransa'nın başlıcamüttefiklerinden biri olduğu"ydu. Le Monde, Le Echos, Le Point ve Quest France Türkiye ile diyalogun sürdürülmesi gerektiğini vurguladılar.
Buna mukabil Komünist Parti yayın organı L'Humanite ve merkez sağda konuşlanan L'Express "Kürtlere baskı vetutuklu gazeteciler" yalanları üzerinden Erdoğan düşmanlığı yapmaya devam ettiler.
Öte yandan Liberation da nazire yaparcasına Erdoğan'ın ziyaretinin olacağı gün Elif Şafak'la (pardon Shafak'la) bir söyleşi yayınladı.
Ne olursa olsun. Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde Türkiye'nin bütün kuşatılma ve izolasyon çabalarına rağmen oluşan boşluklardan, yeni oluşan fırsat alanlarından yararlanarak etki alanını genişletmesi kimsenin karşı çıkamayacağı bir gerçek...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.