Dün başaramadınız bugün hiç başaramazsınız
Beklentileri oldukça somut. Bir sihirli elin gelip Türkiye siyasetine dokunmasını, mevcut dengeleri sarsmasını bekliyorlar. Sarsılanın sadece siyasi dengeler olmayacağını elbette bu dokunuştan ülkenin halkının, ekonomisinin, kurumlarının zarar göreceğini biliyorlar.
Fakat onlar için önemli olan, kendi kazançları!
Gelgelelim, bu cenahın farkına varamadığı bir şey var. Bekledikleri türden olağanüstü bir gelişme yaşansa bile bu onları düze çıkarmaya yetmez. Geçmişte yetmediği gibi... 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde Gezi kalkışmasının, 17-25 Aralık FETÖ müdahalesinin parsasını toplayacaklarını düşünüyorlardı. Seçimlere 3 ay kala FETÖ onlara kocaman bir hediye vermişti! Yapmaları gereken şey basitti.
FETÖ'nün düzmece evraklarını, sahte delillerini meydan meydan halka anlatmak!
Halk, ben anlayacağımı anladım dedi ve sandıkta gereken cevabı verdi.
Tam 4.5 ay sonra Cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. O süre zarfında Recep Tayyip Erdoğan, millete, Türkiye'nin ne denli ağır bir kuşatmayla karşı karşıya olduğunu gösterdi. Halka, içerideki ve dışarıdaki Türkiye düşmanlarını tanıttı. Erdoğan, bütün bunların yanında Cumhurbaşkanı seçilirse neler yapacağını, nasıl bir liderlik sergileyeceğini anlattı. Ötekiler ne yaptı? Yine FETÖ'nün eline baktı. Ondan medet umdu.
Sonuç, onlar için hezimet, Türkiye için büyük bir kazanım oldu.
Bu seçimin üzerinden 1 yıl geçmeden genel seçim yapıldı. FETÖ'nün siyaset sahnesindeki uzantıları bu kez seçime popülist vaatlerle ve "koalisyon hükümetinin keramet"inden bahsederek hazırlandılar.
Tek parti iktidarına son vermek, yerine bir koalisyon hükümeti kurmak lazımdı!
Seçim biter bitmez Kemal Kılıçdaroğlu "yüzde 60'lık blok" söylemiyle sahne aldı. El sallaması gereken yerlere el salladı. Ne var ki bu kirli oyunu MHP lideri Devlet Bahçeli bozdu. Koalisyon görüşmeleri başarısız oldu, hükümet kurulamadı.
Fakat bu süreçte başka bir şey daha oldu. FETÖ, PKK ve DEAŞ el ele verip Türkiye'de bir iç savaş ortamı yaratmak için çalışmaya başladılar. Ülkeyi siyaseten istikrarsızlaştırmak, ekonomik olarak krize sürüklemek, toplumsal olarak parçalamak için ellerinden geleni artlarına koymadılar. Dış mihraklar bu terör örgütlerine her türlü desteği verdiler.
1 Kasım seçimlerine bu hengâmede gidildi. Fakat yine de FETÖ ve yardakçılarının beklediği olmadı. Halk istikrar dedi, RecepTayyip Erdoğan'ın işaret ettiği yöne çevirdi yüzünü. Şer odaklarının buna cevabı en ağır terör saldırılarıyla Türkiye'nin üzerine gelmek oldu. Adeta halk siyasi tercihi dolayısıyla cezalandırılmaya çalışıldı. Fakat bu gayretlerin hiçbiri ülkede işlerin rayından çıkmasına yetmedi.
Bu kez o son, o hain hamle geldi. 15 Temmuz'da darbe görünümlü bir işgal harekâtı ile karşı karşıya kaldı Türkiye. FETÖ ve bağlı unsurları 15 Temmuz'da tanklarla, toplarla, uçaklarla saldırdı milletin üzerine.
Bu millet 248 evladını şehit verdi o gece.
Ama gün sonunda darbecilere, işgalcilere gününü gösterdi!
Bitti mi? Bitmedi. FETÖ'cüler dışarıda da içeride de çalışmaya devam ettiler.
Türkiye'nin haddini aştığını, Erdoğan'ın da artık fazla olduğunu, bir an önce durdurulması gerektiğini düşünen ecnebilerle işbirliklerini sürdürdüler. Şimdi bu işbirliklerinden yeni mahsuller elde etmeyi umut eden bir CHP ve bir HDP var karşımızda.
2019'a giderken bir an önce Türkiye'yi zora sokacak dış baskıların gelmesini umut ediyorlar. Bunun için yanıp tutuşuyorlar.
Yanıp tutuşsunlar bakalım. Yanar, yanar kül olurlar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)