CHP’nin Atatürk öfkesi dinmek bilmiyor
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 Kasım konuşması CHP'nin derdini kederini artırdı. Cumhurbaşkanı o gün "milletin gönlündeki Atatürk"e vurgu yaptı, onun Türkiye'ye yaptığı kurucu katkıdan bahsetti. Erdoğan aynı zamanda CHP'nin elinde dogmatik bir ideoloji haline dönen Atatürkçülüğü de eleştirdi. Atatürk'ü "CHP'nin tekelinden kurtarmak"tan söz etti.
CHP'liler önce "Atatürk'ün kıymetini anladınız, doğru yola geldiniz" diye bir tepki verdiler. Sonra hızlarını alamadılar ve Erdoğan'ı, AK Parti'yi "samimi olmamak"la itham ettiler. AK Parti'nin 2019 seçimlerine hazırlandığını, göz boyamak için Atatürk'e referansta bulunduğunu söylediler. 2007 e-muhtırasında asker abileri AK Parti'yi özde değil sözde Atatürkçü olmakla suçlamıştı. Şimdi CHP bir kez daha Erdoğan'ın Atatürk'e yaptığı vurguyu bir takiyye çabası olarak yansıtıyor.
Erdoğan, halkla doğrudan temas kuran, onunla aynı dili konuşan bir lider. Erdoğan'ın Atatürk'ün mirasına yaptığı bu vurgu, onun ortak bir değer olarak öne çıkarılması Atatürk figürünün suiistimal edilmesini, onun üzerinden dışlayıcı politikalara yeltenilmesini engelleyici bir unsur. Erdoğan'ın bu vurgusu CHP'nin dışlayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı siyasetinin alanını daraltıyor. İşte CHP bunu hazmedemiyor.
Bakınız, CHP'nin 2019'a giderken kullanmayı düşündüğü başlıca sermayelerden biri irtica söylemiydi. Bir başka deyişle CHP, Erdoğan karşıtlığı siyasetini laiklik vurgusu üzerinden yürütmek istiyordu. Laik-dindar dikotomisi CHP için yarayışlı bir malzeme olarak kurgulanmıştı.
CHP bu söylemi bundan 10 yıl önce kullanmıştı. Cumhuriyet mitingleri dönemindeki CHP'yi hatırlayın. Kemal Kılıçdaroğlu partisinin başına geçtiğinde bu söylemi yavaş yavaş terk etti. Zira FETÖ Kılıçdaroğlu'na bu yönde bir telkinde bulunmuştu.
O günle bugün arasında önemli bir fark var. Cumhuriyet mitingleri döneminde CHP irtica söylemini içeriye yönelik olarak kullandı. CHP'nin 2019'a giderkenki planı, bu söylemi sadece içeriye dönük olarak değil, dışarıya, Batı dünyasına yönelik olarak da kullanmaktı. Amaç, Erdoğan düşmanlığının önemli bir unsuru haline getirilmeye çalışılan İslamcılık yaftasına içeriden malzeme sunmaktı. Böylelikle küresel alanda, Batı dünyasında yükselen İslam karşıtı havadan istifade edip kendisine bir destek sağlayacağını düşündü. Olmadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan altlarındaki halıyı bir kez daha çekti. Bu öfke, bu telaş bu yüzden.
Bir yandan "dinci bir diktatör" öte yanda "seküler bir demokrat!" Acı ama gerçek. Kurgu buydu. Kurgu bozuldu. Bir başka kökü dışarıda proje daha iflas etti. Alın size ana muhalefet partisinin ne kadar gayrı milli olduğunu gözler önüne seren somut bir örnek daha.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)