CHP'nin travması bir türlü bitmek tükenmek bilmiyor. Travma onun ama çilesi bütün memleketin. Çek çek bitmiyor! Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 Kasım konuşması CHP'nin derdini kederini artırdı. Cumhurbaşkanı o gün "milletingönlündeki Atatürk"evurgu yaptı, onun Türkiye'yeyaptığı kurucu katkıdan bahsetti. Erdoğan aynı zamanda CHP'nin elinde dogmatik bir ideoloji haline dönen Atatürkçülüğü de eleştirdi. Atatürk'ü "CHP'nin tekelindenkurtarmak"tan söz etti.
CHP'liler önce "Atatürk'ünkıymetini anladınız, doğruyola geldiniz" diye bir tepki verdiler. Sonra hızlarını alamadılar ve Erdoğan'ı, AK Parti'yi "samimiolmamak"la itham ettiler. AK Parti'nin 2019 seçimlerine hazırlandığını, göz boyamak için Atatürk'e referansta bulunduğunu söylediler. 2007 e-muhtırasında asker abileri AK Parti'yi özde değil sözde Atatürkçü olmakla suçlamıştı. Şimdi CHP bir kez daha Erdoğan'ın Atatürk'e yaptığı vurguyu bir takiyye çabası olarak yansıtıyor.
***
Halbuki AK Parti lideri Erdoğan, Atatürk hakkında 2002'de ne söylüyorsa bugün de aynısını söylüyor. Onu Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu bir değeri olarak anıyor, birleştirici bir unsur olarak sunuyor.
Erdoğan, halkla doğrudan temas kuran, onunla aynı dili konuşan bir lider. Erdoğan'ın Atatürk'ün mirasına yaptığı bu vurgu, onun ortak bir değer olarak öne çıkarılması Atatürk figürünün suiistimal edilmesini, onun üzerinden dışlayıcı politikalara yeltenilmesini engelleyici bir unsur. Erdoğan'ın bu vurgusu CHP'nin dışlayıcı, ötekileştirici, kutuplaştırıcı siyasetinin alanını daraltıyor. İşte CHP bunu hazmedemiyor.
Bakınız, CHP'nin 2019'a giderken kullanmayı düşündüğü başlıca sermayelerden biri irtica söylemiydi. Bir başka deyişle CHP, Erdoğan karşıtlığı siyasetini laiklik vurgusu üzerinden yürütmek istiyordu. Laik-dindar dikotomisi CHP için yarayışlı bir malzeme olarak kurgulanmıştı.
***
Erdoğan ne yaptı peki? Kendi doğal siyasi güzergâhı içinde, yine doğal bir hamleyle bu ötekileştirici, bu negatif siyasetin zeminini ortadan kaldırdı.
CHP bu söylemi bundan 10 yıl önce kullanmıştı. Cumhuriyet mitingleri dönemindeki CHP'yi hatırlayın. Kemal Kılıçdaroğlu partisinin başına geçtiğinde bu söylemi yavaş yavaş terk etti. Zira FETÖ Kılıçdaroğlu'na bu yönde bir telkinde bulunmuştu.
O günle bugün arasında önemli bir fark var. Cumhuriyet mitingleri döneminde CHP irtica söylemini içeriye yönelik olarak kullandı. CHP'nin 2019'a giderkenki planı, bu söylemi sadece içeriye dönük olarak değil, dışarıya, Batı dünyasına yönelik olarak da kullanmaktı. Amaç, Erdoğan düşmanlığının önemli bir unsuru haline getirilmeye çalışılan İslamcılık yaftasına içeriden malzeme sunmaktı. Böylelikle küresel alanda, Batı dünyasında yükselen İslam karşıtı havadan istifade edip kendisine bir destek sağlayacağını düşündü. Olmadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan altlarındaki halıyı bir kez daha çekti. Bu öfke, bu telaş bu yüzden.
Bir yandan "dinci bir diktatör" öte yanda "seküler bir demokrat!" Acı ama gerçek. Kurgu buydu. Kurgu bozuldu. Bir başka kökü dışarıda proje daha iflas etti. Alın size ana muhalefet partisinin ne kadar gayrı milli olduğunu gözler önüne seren somut bir örnek daha.
***
Siyaset normalleştikçe, tarihle ilişkimiz de normalleşiyor. Tarihi figürleri kavga etmek için, toplumda ayrıştırma meydana getirmek için değil, birleştirici bir öğe olarak hatırlamaya başlıyoruz. Ezcümle kimsenin endişe etmesine lüzum yok... Bunlar iyi, normal gelişmeler...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.