Perşembe günü 6 askerimizi ve iki korucumuzu şehit verdik. Allah onlara gani gani rahmet etsin, ailelerine, yakınlarına sabrı cemil versin. Biz biliyoruz ki bu vatan onların bize kutsal emaneti. Bize, çocuklarımıza, onların çocuklarına. Allah bu emanete sahip çıkmayı nasip etsin.
Bu melun terör saldırısının faili elbette ki PKK. Hepimiz biliyoruz ki bir de onu azmettirenler, onu silahlandırıp üstümüze salanlar var. ABD ısrarla biz bu silahları sadece Suriye'de DEAŞ'la savaşsınlar diye veriyoruz dese de, durum ortada. PKK, geçmişte olduğu gibi bugün de onlardan aldıkları silahlarla bize saldırıyor.
Bu kabul edilebilir bir durum değil. Nitekim etmiyoruz ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tabiriyle "göbeğimizi kendimizkesiyoruz." Hakkâri'de asker ve korucularımıza pusu kuran terörist grubu Kuzey Irak'a kaçmaya çalıştı. Fakat aynı gün onların da içinde olduğu 54 terörist etkisiz hale getirildi.
***
Bu terör saldırısı vesilesiyle üç hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi bu terör eylemi, Kuzey Irak'ın, tıpkı Suriye'nin kuzeyi gibi bizim için nasıl şerrinden emin olunması gereken bir bölge olduğunu bir kez daha ortaya koymuş oldu.
Türkiye'nin yeni terörle mücadele ve güvenlik doktrini işte tam da bu gerekçeyle sınır dışında askeri operasyonu içeriyor. Bunun kaçınılmaz bir husus olduğunu belirtiyor. Türkiye açısından Kuzey Irak'ta yeni oluşan konjonktür Kandil ve Sincar'daki PKK varlığını ortadan kaldırmak için bir fırsattır.
Türkiye bu fırsatı İran ve Irak'la koordineli bir biçimde kullanma arayışı içinde. Bakmayın siz içerideki gayrı milli muhalefetin kıpırdanmalarına. Hem Kuzey Irak, hem Suriye'nin kuzeyi Türkiye'nin terörle mücadele hattındadır.
***
İkinci husus da şu. Dün Batı medyasını didik didik ettim. Perşembe günkü terör saldırısıyla ilgili ne bir kınama mesajına, ne bir habere rastladım. Ne acı değil mi? Daha da acı olanı dünkü Batılı yayın organlarının HDP ile ilgili -tek bir elden ve muhtemelen HDP basın bürosundan çıktığı belli olan- bir propaganda metnini dolaşıma sokmuş olmalarıydı.
Bu sözüm ona haber metninde PKK'dan "terör örgütü" olarak değil, bir "siyasiparti" gibi bahsediliyor, HDP'li vekillerin tutuklulukları sorunsallaştırılıyordu. HDP, sadece "Kürtlerin hakları ile ilgilenenbir parti" olarak değil, aynı zamanda "Kürtolmayan seçmene de hitap eden, çevrebilim,kadın hakları ve eşitlik gibikonuları da gündeme getiren, iktidarpartisinin otoriter muhafazakâr çizgisikarşısında sol liberal bir çizgi yaratan" bir parti olarak yansıtılıyordu. HDP'nin şiddet çağrıları, terörle ilişkisi vb. konular ise gündeme getirilmiyor, Batı kamuoyuna bir kez daha "cici parti" ve onun "cici lideri" anlatılıyordu.
***
Ve son husus da şu. Bu terör saldırısı sonrasında gördük ki, bu milletin feraseti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliği sayesinde, bu ülkede, PKK'nın ve gerçekleştirdiği terör eylemlerinin geçmişte olduğu gibi birtakım kirli siyasal hedefler uğruna kullanılma imkânı kalmamıştır.
Bununla sadece HDP'nin siyasal hedeflerinden söz etmiyorum. Aynı zamanda PKK'yı Erdoğan'ı ve hükümeti yıpratmak için bir imkân olarak gören bilumum zevatı kastediyorum. Farzı muhal artık öyle Doğan medyasından, CHP'den PKK muhibbanlığı yapmak yürek ister. 7 Haziran 2015 sonrasındaki tavırlarını unutmadık. PKK'ya yardım derneği muamelesi yaptıkları, sürekli olarak devlete katil yaftası yapıştırdıkları o kara günleri çok iyi hatırlıyoruz.
Şunu herkes bilsin ki bu ülke o kara günlere bir daha asla dönmeyecek!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.