Şöyle bir gözlemim var. Bugün, miladi takvim 2017'yi gösterirken Batı dünyası ve İslam dünyası ilginç bir benzerlik içinde. İzaha muhtaç, garip bir benzerlik.
Her ikisi de bölünmüş, parçalanmış bir görüntü arz ediyor. Her ikisi de yeni çatışmalara gebe görünüyor.
Biri 200 yıl önce birliğini sağlayarak
yükselmeye başlamış. Öteki o
tarihlerden itibaren birliğini yitirmiş,
düşüşe geçmiş.
Batı dünyası İslam dünyasını
sömürerek güç kazanmış, onu yönettikçe
gücünü tahkim etmiş. İslam
dünyası Batılılaşarak yitirdiği kudretini
yeniden kazanacağını vehmetmiş.
Bu süreçte Batı, Müslüman dünyanın sadece enerji kaynaklarını sömürmemiş, aynı zamanda siyasetine, kültürüne, hukukuna ipotek koymuş. Kendisine bağımlı bir seçkin sınıf yaratmış, onlar aracılığıyla Müslüman halkları köleleştirmeye çalışmış.
***
Pek malum süreçler, bilindik hikâyeler! Bütün bunlar olmuş, 200 yıl boyunca Batı zenginleşip güç kazanmış.
İslam dünyası, haşmetli geçmişiyle arasındaki mesafeyi günden güne açmış. Sömürgeciliği, yeni sömürgecilik, Batılılaşmayı küreselleşme politikaları izlemiş. Tarihin sonu bile ilan edilmiş! Ama olmamış, olamamış. Ne İslam dünyası istendiği gibi Batılılaşmış, ne de Batı birliğini sağlayabilmiş!
Bundan 100 yıl önce Batı dünyasındaki iç çelişkiler önce ağır bir rekabete, daha sonra tarihin görmediği, eşi benzeri olmayan savaşlara evrildi. Sonra, hiç olmamış, bu olaylar hiç vuku bulmamış gibi yapıldı! 100 milyon insan ölmemiş gibi, soykırımlar olmamış gibi, kitlesel katliamlar yaşanmamış gibi! Batılı ülkeler demokrasinin, barışın, huzurun vatanıymış gibi sunuldu.
***
Şimdi yeniden iç çelişkiler rekabete dönüyor Batı'da. Rekabet, çatışmaya dönüyor. Tam da bu süreçte Batı ülkeleri ağır bir liderlik krizine maruz kalıyor.
Krizi aşmak için sahneye sürülen isimler krizi derinleştiriyor.
Bakınız, sadece ABD ve Avrupa karşı karşıya gelmiyor. Avrupa da, ABD de kendi içinde bölünüyor.
***
Ne var ki şu acı gerçek de karşımızda durmaya devam ediyor. Batı'nın kurduğu işgal ve sömürü sistemi işlemeye devam ediyor. Ağır aksak, kiriyle, pasıyla işliyor, ilerliyor!
Öte yandan İslam dünyasındaki parçalanmışlıklar, bölünmüşlükler göz önünde. Fakat bir fark var. Anlamlı bir fark!
Türkiye var, bu sefer Türkiye var. Küresel adalet talebinin en tutarlı ve gür sesi Türkiye!
Arakan için de, Filistin için de, dini dili ne olursa olsun yeryüzündeki bütün mazlum halklar için de sesini yükselten bir Türkiye! Bu Türkiye'yi Recep Tayyip Erdoğan temsil ediyor. Temsil ettiği için bu ülke bir liderlik krizi yaşamıyor. Net duruyor, eğilip bükülmüyor!
***
Modern Batı dünyası işgal ve sömürüyle bugüne geldi. Haçlı seferlerinden bu yana iç savaş işgalin ön şartı olarak telakki edildi. İç savaşı özendirmek için taht kavgaları kışkırtıldı. Modern dönemde taht kavgaları biçim değiştirerek devam etti. İçeriden işbirlikçiler devşirildi, onlara yatırım yapıldı. Türkiye'de bu, geçtiğimiz son 5 yılda açık açık yapıldı.
***
Batı bu oyundan vazgeçmeyecek. Fakat bilelim ki karşımızda birlik içinde bir Batı yok. Güçlü olalım, birlik ve dirlik içinde kalalım. Dikkatlice gözleyelim, görelim, anlayalım öyle adım atalım. Oradaki taht kavgalarına odaklanalım! İşimize bakalım!