Almanya, Türkiye düşmanlığına doymak bilmiyor. Ne sermayeymiş arkadaş! Bir türlü tüketemediler. "Erdoğan düşmanlığısermayesi"nden bahsediyorum. Angela Merkel başta olmak üzere Alman siyasetçiler, Erdoğan'a karşı olduklarını göstermek için her fırsatı değerlendiriyorlar.
Son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 Temmuz'da Hamburg'da yapacağı konuşmaya yasak getirmenin derdine düştüler.
Malum, Erdoğan 8 Temmuz'da G-20 zirvesine katılmak Hamburg'da olacak. Sanırsınız Alman Parlamentosu'nda konuşmak için başvuruda bulunmuş ve Alman makamları bunu uygun bulmamış!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya'da yaşayan ve kendisiyle hasbıhal etmek isteyen Türk vatandaşlarına seslenmek istiyor. Ve bu engellenmeye çalışılıyor. Nerede diplomasi, nerede nezaket, nerede ciddiyet!
***
Bu davranışın bir yönü Almanya'da eylülde gerçekleşecek olan seçimler. Merkel, Almanya'da yaşayan ve seçimlerde oy kullanacak Türklerin kendisinden başka seçenekleri olmadığını düşünüyor. Bu nedenle de onlara en hoyrat şekilde davranıyor. Erdoğan düşmanlığı yarışında ipi göğüslemeye gayret ediyor.
Gelgelelim burada gündelik politikanın ötesinde bir durum var. Daha derinlerde yatan, günden güne Avrupa gündelik hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelen bir nefret var. Bir öteki nefreti bu, saf İslam nefreti!
Evet, tarihsel bir İslam nefretinden bahsediyorum. Avrupa medyasında bugünlerde döne döne aynı teraneyle karşılaşıyoruz. Neymiş efendim, "ne yapılırsayapılsın İslam asimileedilemez"miş.
Avrupa'da ırkçılık böyle yükseliyor. "Avrupa birHıristiyan medeniyetidir" sözü artık alelade bir söz oldu. Rahmetli Necmettin Erbakan, "Avrupa Birliği (o zamankiadıyla Avrupa EkonomikTopluluğu) bir Hıristiyankulübüdür" dediğinde bizdeki Batıcılar kıyameti koparıyorlardı. Şimdi ne diyorlar bu lakırdılara?
Batı medyasında Müslüman göçmenler "istilacılar" olarak yansıtılıyor. Son dönemlerde Avrupa'da popüler kültürün önemli nesnelerinden biri ne biliyor musunuz? "TürklerinViyana kuşatması!"Bir diğeri,"Haçlı seferleri!"
***
Bugün Avrupalılar için Müslüman göçmenler geçmişte olduğundan çok daha büyük bir mesele. Onları bir türlü asimile edemediler.
Önce böyle bir dertlerinin olmadığını söyleyip durdular. Bir noktada İslam'ın asimile edilemezliği hususunda karar kıldılar. O nokta, başarı elde edemediklerini anladıkları noktaydı.
Gerçekten de Müslümanları asimile etmek için her yolu denediler. Adına "entegrasyon" dediler, "birlikte yaşama" dediler. Hepsi yalandı.
Asimile etmek, dönüştürmek istediler.
Müslüman toplumların kendi sömürgeleri olarak yaşamalarını, Müslümanlar Avrupa'ya geldiklerinde azınlık statüsünde kalmalarını talep ettiler.
Avrupalılar, bir dönem Türkiye'ye destek oldular. Türkiye'nin "laik ve Batıcı" bir kimliğe sahip olduğunu düşündükleri, İslami kimliği sosyo- politik alandan tamamen dışladığına kanaat getirdikleri vakit sundular bu desteği. Ne zaman ki Türkiye'nin İslami kimlikle bir sorunu olmadığını, din-devlet ilişkilerinin rehabilite olduğunu gördüler, işte o zaman Türkiye'yi dışladılar. Türkiye düşmanlığına, Erdoğan düşmanlığına soyundular.
Bugün Almanya başta olmak üzere Avrupa'daki Türkiye karşıtlığı da, Erdoğan düşmanlığı da İslam nefretinden kaynaklanıyor. Bunu bilmeli, bunu görmeliyiz.
Öyle, ne yazık ki öyle...
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.