Akif Emre’nin ardından
Defalarca denedim, bir türlü muvaffak olamadım.
Ya yüreğim elvermedi ya kalemim kifayet etmedi.
Galiba adı "vefeyat" olan bir yazı yazmak, Akif Emre'den geçmiş zaman kipiyle bahsetmek beni çok zorladı, elimi kolumu bağladı.
Yöneliş Yayınları'nda editördüm.
"İzler" isimli kitabını yayına hazırlamıştım.
"İzler"in ardından "Küreselliğin Fay Hattı" geldi.
Akif Emre o gün kimdi ise, sonrasında da o oldu.
İyi bir entelektüeldi... Kalemi keskindi... Suyu sertti... Özgüven sahibi bir Müslüman'dı.
Amerika'dan dönmüştüm. AK Parti, iktidardaki birinci yılını doldurmuştu. Uzun tartışmaların sonunda Yöneliş'i kapatmaya karar vermiştik. Bir yandan bir dost ocağını, öte yandan işimi kaybetmiştim.
Akif abi o vakitler Küre ve Klasik yayınlarının genel yayın yönetmenliği vazifesini üstlenmişti.
Beni aradı, buluştuk. "Gel, beraber çalışalım" dedi. "Olur" dedim, 3 yıl beraber çalıştık. İyi kitaplar bulduk, güzel işler yaptık.
Çocukluğunun Kayserisini, gençliğinin Fatihini, yetişkinliğinin Bosnasını çokça dinledim ondan. İstanbul'u, yakın çevresini gezdik beraber.
Ne yazık ki Akif abinin kadrini, kıymetini bilemediler. Yayınevini üç-dört kişinin sözümona bilim ve sanat telakkisine teslim etmediği için onunla yollarını ayırdılar.
Mesai arkadaşlığımız bitti ama dostluğumuz bitmedi. Bağımız zayıfladı ama muhabbetimiz devam etti. Ona olan saygım hiç eksilmedi.
Zaman zaman bazı meselelere farklı baktık. Kritik zamanlarda aynı noktada buluştuk.
Yerli ve milli çizgiden taviz vermedi. Dosdoğru durdu.
Benim, adına "postmodern sapma" dediğim ve ne yazık ki birçok yol arkadaşımla birlikte benim de bir dönem duçar olduğum teşevvüş haline hiç kapılmadı.
Türkiye'nin başına bela olan şer odaklarını prematüre hallerinde bile doğru teşhis etti. Bir siyasal gelenek ve fikir akımı olarak İslamcılığı esas aldı.
Onun içinden konuştu. Sahici sorular sordu.
İthal sorularla, sipariş meselelerle vakit kaybetmedi.
Bir kez daha "Erdoğan düşmanlığı" için malzeme devşirmeye çalışmaları. Gezi kalkışması başladığında Amerika'daydım.
Olayların başladığı ilk saatlerde yazışmıştık.
Batılıların Erdoğan'ı gözden çıkardığını, onu indirmek için kirli bir planı devreye soktuklarını karşılıklı olarak dile getirmiştik.
17-25 Aralık'ta da, 6-8 Ekim ayaklanmasında da, diğer bütün kuşatma harekâtlarında da yeri belliydi.
Hakkında çok şey yazıldı. Güzel sözler sarf edildi. Eminim daha çok şeyler yazılacak.
Dostları, fikirdaşları onu daha çok anlatacak.
Güzel insandı. İyi adamdı.
Mekânı cennet olsun...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Başkan Erdoğan’ın Afrika ziyareti (25.07.2018)
- Bu zulüm düzeni yıkılacak elbet (23.07.2018)
- İsrail’in tehlikeli oyunu (21.07.2018)
- Kendi sesimize kulak verelim, dış seslere değil (19.07.2018)
- Hesaplaşmamız sürmeli (18.07.2018)
- Kazanan 15 Temmuz ruhudur (16.07.2018)
- Irkçıları daha ne kadar koruyacaksınız? (14.07.2018)
- NATO’da ABD-Avrupa çekişmesi (12.07.2018)
- Başkan Erdoğan, El Muzaffer Daimen (11.07.2018)
- Kültürel alan da demokratikleşmeli (09.07.2018)