Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün Brüksel'de. Erdoğan ve beraberindeki heyet NATO devlet ve hükümet başkanları toplantısına katılacak.
Bu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın mayıstaki son ziyareti. Hindistan'la başlayan, Rusya, Kuveyt, Çin ve ABD ziyaretleriyle devam eden bu yoğun etkileşim trafiği Brüksel'de son bulacak.
Erdoğan'ın bu ziyaretlerdeki öncelikli hedefi Türkiye'yi bir çekim merkezi haline getirmek ve Türkiye ekonomisinin büyümesine, istikrarına katkı sunmak. Bu çerçevede doğrudan karşılıklı yatırımları artırmayı, ticaret hacmini genişletmeyi öngören birçok anlaşma imzalandı.
***
Erdoğan'ın yurtdışı ziyaretlerinin ikinci önemli hedefi Türkiye'nin gerek bölgesindeki sorunlara gerekse de küresel krizlere yaklaşımı konusunda muhataplarını birinci elden bilgilendirmek ve destek almak. Bu bağlamda iki önemli başlıkvar karşımızda. Bir, terörlemücadele. İki, mülteci akını.
Türkiye uzun süredir bir yandan DEAŞ terörüyle, bir yandan PKK terörüyle, diğer bir yandan da FETÖ terörüyle mücadele ediyor. Buna mukabil bu mücadelesinde yalnız, uluslararası destekten yoksun durumda.
Türkiye, Suriye krizi ile birlikte çok daha yoğun terör saldırılarına maruz kaldı. Batı dünyası ne Suriye krizinin çözümüne katkı sundu, ne de Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı ağır terör saldırılarına karşı durdu. Terörü bölgesel bir sorun olarak, Ortadoğu'ya ait ve pekala Türkiye'yi de etkileyebilecek bir mesele olarak değerlendirmeyi tercih etti.
Batı dünyası en az bunun kadar tehlikeli bir şey daha yaptı.
Fanatizmi, radikalizmi ve terörizmi kültürel bir olgu olarak ele aldı. Terörizmin kaynağınaİslam'ı yerleştirdi. Bu iki büyük yanlış terörün küreselleşmesinden, dünya yüzeyinde daha büyük yıkımlar yaratmasından başka işe yaramıyor. İki gün önce DEAŞ'ın Manchester'da bomba patlatması ve 21 kişiyi katletmesi bunun ne yazık ki kötü bir örneği.
İkinci önemli başlıksa yine Suriye krizi bağlamında kendini gösteren mülteci akını konusu.
Terör gibi mülteci meselesi de Batılılar tarafından yerel bir mesele olarak algılanma eğiliminde. Ne var ki mülteci meselesi günden güne daha fazla küresel bir boyut kazanıyor.
Avrupa ülkeleri bu meseleyi uzun süre Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin çözmesi gereken bir mesele olarak ele aldılar.
Türkiye bugün 3 milyonu aşkın Suriyeliye ev sahipliği yapıyor. Bu oldukça ağır bir yük. Türkiye'nin bu ağır yükle tek başına başa çıkmasını talep etmek gerçekçi değil. Eğer Türkiye'nin Batılı muhatapları bu konuda sahici bir destek sunmazlarsa o takdirde Türkiye yeni çözüm arayışları içine girmek durumunda kalacaktır.
***
Erdoğan'ın mayısta gerçekleştirdiği ziyaretlerin dolaylı bir hedefi daha var. O da Doğu'dan Batı'ya küresel siyasetin önemli aktörlerinin Türkiye'nin sosyopolitik gerçekliğini anlamasını ve yeni Türkiye'yi tanımalarını sağlamak.
Bu da önemli bir hedef.
Zira Mayıs 2013-Nisan 2017 arasında Türkiye'nin Batılımuhatapları Türkiye'dekigüç dengelerini doğru okuyamadılar,her seferindeyanlış ata oynadılar. Dahasıdemokrasi dışı aygıtları kullanarakTürkiye'de yönetimdeğişikliği meydanagetirmeye, Erdoğan'ı devirmeyeçalıştılar. Bu her şeyden önce Türkiye'de gereksiz bir enerji kaybına yol açtı. Fakat bunun da ötesinde Türkiye'nin Batılı muhataplarına karşı ciddi bir güven bunalımı yaşamasına neden oldu. Gün sonunda bütün bunlar ikili ilişkilere zarar verdi.
Yeni dönemde umalım Batı dünyası Türkiye'ye daha realist bir perspektifle yaklaşır. Aksi halde terörün daha fazla küreselleşmesi, mülteci sorununun daha fazla Batı dünyasının meselesi haline gelmesi anlamına gelir...
Ve ok yaydan çıktıktan sonra buna Türkiye de dur diyemez.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.